Bunlar büyük bir ailenin iki ferdi aslında. Sahtekarlıkla, cahillikten oluşmuş, sahtekarlıkla bilgisizlikten cesaret bulmuş, o cesaretle bu ülkenin her türlü değerini aşağılamayı adet haline getirmiş, çok sayıda ferdi bulunan büyük bir ailenin, mutlu, şen çocukları bunlar.

Geçen gün Beyaz tv’de resmen cilveleşmişler. Adnan Oktar, hani şu bizim playboy Adnan, Nagehan Alçı’ya, hani şu bizim medya mahallemizin hırçın kızına, resmen sarkmış. Nagehan için kurduğu cümle şu: “Tatlı bir kediye benziyorsunuz”.

Kendisini sadece güzel bir kadın olduğu için iltifatlara boğan “din bezirganı”nın karşısında, bu ülkenin laikine, solcusuna, hatta hükümet karşıtı liberaline bile göstermediği kibarlığı dibine kadar sunmuş Nagehan Alçı.

Sahtekarlıkla, cahilliğin kucaklaşması böyle oluyor. Birbirlerinden başkasını sevmez bunlar. Cahillik kendini en iyi, sahtekarlıkla, sahtekarlık kendisini en iyi, cehaletle ifade eder. Dünyanın en muhteşem ikilisidir bunlar. Erkeklerin dünyasında, erkekler için tasarlanmış bir hayatta, kadın olmanın tüm zorluğunu yaşamış bir kadın, kendisine “kedi” denmesini iltifat saymaz. Bunu söyleyeni, söylediğine pişman eden nice soylu kadın arkadaşım vardır benim.

Adnan Oktar, -diğer televizyon programlarından da biliyorum-, karşısındaki tüm güzel kadınları “kedi” gibi gören biri nedense. Birine “kedi canını senin” demişliği de vardır ki, cümlenin gerisini düşünmek bile istemem. Adamın ağzından düpedüz bir şehvet hırıltısı halinde çıkmıştı bu cümle. Hani biraz daha tutamasa kendisini, düşünün artık. Eyleme geçemediği anda, hem de açıkca kelimelere döküveriyor niyetini. Ne demek “kedi canını”? Erkek cinsel argosunda şehvet yüklü tanımlamalardır bunlar. İkincil anlamı ise, kedi imajının nankörlükle özdeşleşmiş olmasıdır. Alçı’nın bunu iltifat saymasına çok güldüm.

İman sahipleri düşünmeli ama ben de söylemeden edemeyeceğim:  İslamı, sadece estetik açıdan güzel olanlara layık gören sahtekarlardan biridir bu Oktar. Alçı’nın bir sorusu üzerine “kadınlara seçici davranıyorum”diyen bu “dindar çapkın”, kendini, başkalarını seçebilecek kadar “güzel” buluyor besbelli. Ne alçakgönüllülük.

Yüzünü beğenmediği kadınlarla "zeki olmaları" koşuluyla sohbet ediyormuş. Kendisiyle sohbet eden, güzel ya da çirkin, kadınların “zeki” olduğuna inanması ne güzel. Hiç böyle bir özgüven sahibi olamadım. Bir zamanlar etrafı mankenlerle çevriliydi. O mankenlerin hepsinin, hem güzel hem de zeki olduğuna inanmak durumundayız.

Herkesi, var olduğuna inandığı zekasıyla değerlendirdiği için, Alçı’ya "Türkiye’nin en akıllı gazetecilerinden birisiniz" demesi elbette doğal. Ama birinin, belki “güzel” bir kadının (çünkü ben söylesem asla dinlemez), Adnan Oktar’a, “akıllı gazeteci” Alçı’nın, büyük devrimci Che’nin ne kadar kötü biri olduğunu anlatırken, kanıt olarak televizyonda elinde salladığı kitabın, tam da Che’yi öven bir kitap olduğunu bile bilmediğini anlatması lazım. Okumamış meğerse o kitabı. Bir başka “güzel” kadın da, Alçı’nın bir MHP milletvekiliyle yaptığı söyleşide, o milletvekilinin hiç söylemediği sözleri yazdığı ortaya çıkınca, “bunları söyleyebilecek düşünceleri vardı, o nedenle kendim yazdım” dediğini de söyler herhalde.

İyi de, Oktar, öyle çok da “akıllı” kadın peşinde değil ki. Bunlar kendisine söylendiğinde  “sandığım kadar akıllı değilmişsin” der mi sizce? Nagehan tam ona göre. Neden? Güzel de ondan.

Adnan Oktar’ların peşinde koştuğu güzellikler bunlar işte. Samimi iman sahibinin inandığı “manevi güzellik” bir takım fedakarlıkları da gerektirir. İnancı, başka insanlarla mutluluğu da, üretimin sonuçlarını da paylaşmayı gerektirdiği için mutlu olan soylu solcular da çok sıkıntılar çektiler. Hem inandığı, hem de “manevi olarak güzel” bulduğu davası içen sıkıntılar çekmiş nice din adamı da vardır.  Solcusunun da samimi dindarının da etrafı, düzenin her türlü, sırtlanı, çakalı, yılanı ile çevriliyken, Adnan Oktar’ların etrafında ne gördüyoruz biz her defasında: Kedi.

Bu Adnan Oktar acaba kedilere baktığında onlarda da bir kadın görüyor mudur? Merak etmekteyim.

Nagehan Alçı nedir? Tatlı, akıllı bir “kedi”. Bir çakal da eğer konuşabilseydi, yiyip yutmayı düşündüğü bir serçe için aynı cümleleri kurabilir. Ben, beğendiği kadına “pastam” diyen birinden kuşkulanırım. İnsan sevdiği kadına mutfak literatürüyle yaklaşır mı? Kendisini kurt görmese, her kadına kedi der mi bir adem oğlu.

Kedilerin hangi özelliğini gördü acaba Nagehan Alçı’da Oktar? Kedi, kendisine yiyecek uzatana gider. Köpek kadar soylu bir hayvan değildir. Alçı’yı sevmesem de, birine bu laf edilir mi gerçekten?

Ediliyormuş demek.

Sırtlan, karşısındakini dilediği gibi tanımlar.

"Sadece kendisinin yer bulabildiği olduğu bir leş tarlasının kralı elbette sırtlandır. "

Keyif onun.