Türkiye çok oldu.
Rusya-Ukrayna savaşında farklı bir denklem ortaya koydu ve dengeci bir dış politik hamleyle tüm hesapları bozdu.
Azerbaycan’ın Karabağ zaferi, Rusya ile kurulan iyi ilişkilerin ve bu kardeş ülkeye yapılan askerî ve teknik desteğin sayesinde gerçekleşti.
Libya ile 27 Kasım 2019’da Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzaladı ve Doğu Akdeniz’deki çember kırıldı.
Suriye’nin kuzeyinde YPG devleti kurdurmayacağını açıkladı. Üç harekât yaptı. Sonuncusunda ABD ve Rusya’nın verdiği sözler yüzünden durdu ama her iki ülke de sözünü tutmadı. Bugün Rusya farklı bir tutum içinde. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir kukla devlete Türkiye’nin kayıtsız kalamayacağını teyit etti.
Ve dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan grup konuşmasında Tel Rifat ve Menbiç’e yönelik operasyonun işaretini verdi. “Süpüreceğiz” diyor Erdoğan ABD’nin terörist kuklalarını.
İşte tam bu aşamada ABD’nin Proxy (Vekil) Tetikçisi Yunanistan’ın Başbakan sıfatlı kişisi Miçotakis ülke ülke gezip ciyaklamaya; Türkiye’yi şikâyet etmeye başladı.
Sebebi belli. 'Fino'nun sahibi aba altından sopa gösteriyor. Yani “Harekâta başlarsan ve sevgili YPG’ciğime dokunursan Yunanistan’ı başına bela ederim” mesajını veriyor.
Yunanistan bu amaçla kuruldu...
Yaklaşık 500 yıl Osmanlı hâkimiyeti altında yaşayan Yunanistan’ın kuruluşu bilindiği üzere Osmanlı donanmasının 1827 yılında Navarin’de yakılmasından sonra gerçekleşti. İngiltere, Fransa ve Rusya, Yunanistan’ın bağımsızlığı için anlaşmış, bunu da İstanbul’a iletmişlerdi. Gerekçeleri “Ege’de güvenliği kalmadığı, ticaretin zarar gördüğü”ydü. Bunun yolu da savaşı sonlandırıp Yunanistan’a bağımsızlık vermekten geçiyordu. Osmanlı bu üç devlete “Siz kendi işinize bakın ve karışmayın” diye sert bir cevap verdi. Ama bu üç ülke ile de SAVAŞ HÂLİNDE DEĞİLDİ Osmanlı Devleti. Ancak bir türlü anlayamadıkları gerçek şuydu. Bugün de aynı olan bu emperyalist devletler kalleşti. 20 Ekim 1827 tarihinde Navarin Limanı’nda demirli bulunan Osmanlı-Mısır donanmasını bir ani baskınla tamamen yaktılar. Toplam 60 gemi yanıp kül oldu. 6000’den fazla Mısırlı ve Osmanlı askeri şehit oldu.
Bu ağır zayiatın ardından iki yıl sonra Yunanistan adı altında bir "vekil devlet" kurdular. Amaç Türklerin Batı’ya doğru hareketinin önüne geçmekti. Yunanistan o zamandan beri Türkiye’ye saldırıyor. Ama hep kaybetti. Millî Mücadele’de, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda...
Kuyruk acısı hiç dinmiyor.
Yunanistan bugün 280 milyar avroluk kurtarma paketiyle Avrupa’ya ve ABD’ye tam anlamıyla teslim olmuş bir ülke. Parası bile Almanya’nın Merkez Bankası’nda basılan, kendi inisiyatifiyle hiçbir karar alamayan Yunanistan’ın şu anki görevi Türkiye’ye karşı kullanılmak.
Ülkenin dört bir yanını saran Amerikan üsleri de Türkiye’yi bulunduğu coğrafyaya hapsetmek, Doğu Akdeniz’de, Ege’de kımıldatmamak, Suriye’de yapacağı operasyonlara engel olmak. Çünkü ABD herhangi bir kışkırtmada Türkiye’nin Yunanistan’ı çok kolaylıkla tepeleyeceğini biliyor. Kerameti kendinden menkul stratejistler yıllardır o üslerin Rusya’ya karşı kurulduğu tekerlemesiyle milleti oyaladılar. Sonunda 5 gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan o üslerin namlularının Türkiye’ye çevrili olduğunu anlattı. Ya Türkiye içindeki üslerin namluları? Onların kime çevrili olduğunu 15 Temmuz gecesi İncirlik üssündeki darbe hazırlıklarında ve oradan kalkan jetlerde gördük.
Tehlikeyi doğru tespit, ona karşı alınacak tedbirler için başlangıç teşkil eder. Biz ABD’nin artık “STRATEJİK MÜTTEFİK”imiz değil “STRATEJİK DÜŞMAN”ımız olduğunu kabullenmek durumundayız.
Yunanistan’la en ufak sorunumuzda da karşımıza hep Batı’nın küresel ve askerî güçleri olan ABD, Fransa ve Almanya çıkacak.
O hâlde ne yapacağız?
Jeopolitiğin temel yasasında küresel güçlere küresel güçlerle karşılık vermek vardır. Biz hem Batı’nın ve ABD’nin küresel ittifakı tarafından “dış kapının mandalı” sayılıp itilip kakılacağız hem sürekli onların tehditleri altında yaşayacağız, hem de bu durumu ilânihaye devam ettireceğiz. Geldiğimiz nokta artık bir niteliksel sıçramayla başka bir yere konumlanmamız gerektiğini bize dayatmakta. O da “Stratejik Düşman”ın kukla hâline getirmek istediği ülkemizi teslim etmemek üzerine kurulu olmalı. Realite bize dünyanın diğer küresel güçleriyle iş birliği yapmamız gerektiğini hatırlatıyor. “Çin’in, Rusya’nın ABD ve Batı’dan ne farkı var” diyeceklerin iyi bir yakın tarih dersi almaya ihtiyacı var.
Türkiye’nin NATO paktına dâhil olduğu tarihten bu yana başına gelmeyen kalmadı. Darbeler, kardeş kavgaları, terörist saldırılar ve 45 yıldır boğuştuğumuz PKK terörü gerçeği, FETÖ terör örgütü ve 15 Temmuz darbe girişimi. Daha ne olmasını istersiniz? Hepsi de ABD ve NATO’nun ürünü, oyunu.
ABD Yunanistan’ı ancak tek bir sebeple saldırtmayabilir:
2023 seçimlerinde Erdoğan’ın iktidarı kaybedeceği beklentisiyle. Şimdilik bu çıtayı yüksek tutuyorlar. Joe Biden’ın daha evvel de söylediği gibi darbeye başvurmaksızın gerçekleştirilecek bu “demokratik geçiş süreci” ile birlikte Türkiye’yi altın tepside teslim almış olacaklar.
ABD ve Türkiye’deki kullanışlı aparatlarının, seçimleri kaybettikleri anda kuduracaklarını şimdiden söyleyebiliriz.
Ancak o saatten sonra yapabilecekleri hiçbir şey olamayacak.
Bu yüzden son günlerde kara kara düşünüyorlar; “ŞİMDİ Mİ yoksa SONRA MI?” diye...
(Türkiye'den)