The Queen of Camden
Bugün Londra’da bir Amy Winehouse konserine gidebilirdik.
Tabi doğum gününde konser verir miydi?
Elbette yaşıyor olsaydı.
Bugün o aykırı halleriyle merakla ve ama devamında severek benimsenen, sahneden kısa kalan kızın ölüm günü. 27 yaşında, tıpkı Kurt Cobain, Jim Morrison, Brian Jones gibi aynı 27 yaşında. ‘Forever 27 Club’ diye bir klüp de var.
Ben Grammy Ödüllerinin ihtişamının farkında değilim aslında ama aynı gece 5 kere alan İngiliz kızdır Amy Winehouse. Bu haliyle Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi.
Sonra da öldü işte.
Ölümüyle ilgili anahtar kelimeler uyuşturucu, alkol ve bulumia oldu ama bu kadar basit olamaz sanıyorum. Hep komplike karakterlere ve onaylanmayan davranışlara sahiptir bu tip başarılı insanlar. Alanları ne olursa olsun…Newton’ın ne kadar huysuz ve Churchill’in ne kadar kaba ve çekilmez oldukları. Yemek yeme, konuşma ve eserlerini vücuda getirirkenki halleri, davranışları…
Ailesinden gelir esasen yeteneği ve Jazz müziği dinleyerek büyür. Hem anne ve hem de babası tarafından getirdiği özellikleri, müzik sevgisi ve onunla yoğrulması.
Amy Winehouse burslu girdiği Sylvia Young Theatre Okulu’nu bitiremez, ‘kendini derslere vermemesi ve burnuna küpe takması’ gerekçesiyle atılır. Ama sonra soul müziğin divası olur!
İyi bir öğrenci olmadığı, okula devam etmediği, uyumsuz olduğu hususları hem konuşulur ancak bir o kadar da yetenekli olduğu kabul edilir. National Youth Jazz Orkestrası’nın en kıymetli vokali olur.
İstanbul’da hiç konser vermediğini biliyoruz. Ancak konser vereceği için heyecanlananlar hatırlar, biletlerini almışlardır.
Konser vermek için bir gece önce İstanbul’a indiğini ve dinlenmesi gerektiğini bildirerek herşeyi iptal edip Londra’ya geri dönme kararı verdiğini duyduğumuzda 20 Haziran 2011 olmuştu. Bundan bir ay sonra da 23 Temmuz’da evinde öldü.
Evinin önüne, karşıdaki parka, ağaca hala çiçek bırakılıyor ve English Heritage 10 yıl sonra yaşadığı evin duvarına mavi bir plaka konduracak. Ama zaten Camden mahallesinin güzel sokaklarında dolaşırken ona ait şeyler bulursunuz. Ruhunun, sesinin ve şarkılarının oralarda yaşadığını da düşünür, hissedersiniz.
Yaşanan ve bazen de oluşturulan skandalların onun hayatını tükettiğini söyleyen arkadaşlarının beyanlarında yola çıkarak ölümünün 10. yılında 'She was really loved by her friends’ denildi sadece.
Doktoru her ne kadar tedaviye devam edemeyecek durumda olsa ve kendi yöntemlerini uygulamak istese de son sözleri ‘ölmek istemiyorum..’dur.
We only said goodbye with words
I died hundred times, you go back to her
And I go back to
I go back to us
They tried to make me go to Rehab
But I said no, no, no
And if my daddy thinks I'm fine
Just try to make me go to Rehab
But I won't go, go, go