Yetkililer Suriye'den kaçanlar için uçuşa yasak bölge konusunun Batılı müttefikler arasında ayrıntılarıyla görüşüldüğünü doğruladı.
Fransız Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın dün France 24 televizyonuna yaptığı bir açıklama, bir süredir diplomatik kulislerde konuşulup duran bir bilginin doğrulanmasını sağladı. Le Drian, Fransa’nın Suriye üzerinde kısmi uçuşa yasaklı bölge oluşturulması fikrini desteklediğini söylüyordu.
Ondan ayrı bir basın toplantısında konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da ülkesinin Suriye’de uçuşa yasaklı bölge ilanı konusunu değerlendirmekte olduğunu söyledi. Fabius, 17 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Ankara’da görüşmüş ve Kilis’teki sığınmacı kamplarında gözlemlerde bulunmuştu.
100 bin sığınmacı
Bu açıklamalar üzerine görüştüğümüz Türk resmi kaynakları da Suriye’deki iç savaştan kaçanlar için uçuşa yasaklı bölge konusunun birkaç haftadan bu yana Batılı müttefikler arasında ayrıntılarıyla görüşülmekte olduğunu doğruladılar. Başbakanlık’a bağlı afet yönetim dairesi AFAD’ın dün sığınmacı sayısının 80 bine yaklaştığını açıkladığı dün bu doğrulama ayrı bir anlam taşıyor. Hatırlanacağı gibi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hafta başında Hürriyet’e yaptığı açıklamada Türkiye’nin kendi imkânlarıyla ağırlayabileceği sığınmacı sayısının üst sınırını 100 bin olarak belirlemişti; bu sayıya günden güne yaklaşılıyor.
Resmi kaynaklar, Suriye üzerinde kısmi güvenlik bölgesi, yani uçuşa yasaklı bölge oluşturulması konusunun 23 Ağustos’ta ABD heyetiyle Ankara’da yapılan ve Beşar Esed sonrası senaryoların konuşulduğu ilk ‘operasyonel’ toplantıda, yani icraat toplantısında da görüşüldüğünü söylüyorlar. Her iki taraftan diplomat, istihbaratçı ve askerlerin de katılımıyla yapılan bu toplantı sonrasında Washington’da konuşan ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland, Esed’in atması muhtemel ‘korkunç’ adımlara karşı ‘yalnız Türkiye ile değil, diğer müttefiklerle de’ çeşitli seçenekler üzerinde durulduğunu açıklamıştı.
Ankara toplantısı, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un 11 Ağustos’ta İstanbul’da Davutoğlu ile yaptığı görüşmede kararlaştırılmış, Clinton bu toplantı sonrasında Rusya ve Çin’in BM’de Suriye’ye yaptırım kararı alınmasını engellemesine karşı yöntemler üzerinde durulduğunu söyleyerek uçuşa yasaklı bölgeyi ima eden beyanda bulunmuştu.
Güvenli bölge arayışı
Diplomatik kaynaklar bu noktada güvenlik bölgesi ya da uçuşa yasaklı bölge kavramıyla tampon bölge kavramının birbirine karıştırılmaması gerektiği uyarısında bulunuyor. Tampon bölgenin sınıra bitişik ve diğer tarafına sarkan, sınırı ve içinde kalan insanları tehdit eden güçten koruyan bir toprak parçasının söz konusu olduğunu oysa güvenli bölge kavramının havadan denetimle de sağlanabileceği ayırımı yapılıyor.
Bunun için de 1991’de Irak’taki Saddam Hüseyin güçlerinden kaçan çoğunluğu Kürt 600 bin sığınmacı akını sonrasında oluşturulan uluslararası koalisyonun uyguladığı kısmi uçuşa yasaklı bölge modeli masaya konmuş bulunuyor. O dönem Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Türkiye’ye sığınmacı akınına karşı uluslararası destek istemesi sonrasında ABD, Fransa ve İngiltere’nin oluşturduğu hava gücü, Irak’ta 32’nci paralelin güneyindeki ve 36’ncı paralelin kuzeyindeki bölgeyi uçuşa yasaklı bölge ilan etmiş, bunun için BM kararına ihtiyaç duymamıştı. Kuzeyde, 36’ıncı paraleldeki uçuşa yasaklı bölgenin denetimi Türkiye topraklarında, temel olarak İncirlik üssünde konuşlanan ABD, İngiliz ve Fransız uçaklarınca sağlanmış, bu amaçla Meclis’ten izin çıkmış ve bu operasyona da ‘Çekiç Güç’ operasyonu adı verilmişti.
Kaynaklar, şu anda Suriye’de sivil savaştan kaçan insanların Suriye toprakları içinde Suriye hava kuvvetleri saldırılarından korunması amacıyla oluşturulacak bir uluslararası koalisyon için de, yıllar önce Irak’ta uygulanan Çekiç Güç modelinin tartışılmakta olduğunu doğruluyor.
(Radikal gazetesinden alınmıştır)