ANALİZ
Hilmi Özkök’ün dün İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık sıfatıyla verdiği ifade 4 yıldır görülen ‘Ergenekon’ davalarında bir dönüm noktası olabilir. Özkök’ün davada tanık olarak dinlenmesini isteyen pek çok sanık vardı. Aradan geçen yıllara karşın sonuçlanmayan davanın tutuklu sanıkları savcılığın iddia ettiği üzere AK Parti hükümetini devirmeye, ya da altını oymaya çalışmadıklarına o dönem hepsinin komutanı olan Özkök’ü tanık göstermek istiyorlardı.
Özkök 2002-2006 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst makamı olan Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptı. Görevine resmen başladığı 30 Ağustos 2002’den kısa süre sonra, 3 Kasım 2002’de yapılan seçimler sonucunda AK Parti Türkiye’de onlarca yıldır görülmeyen bir tek parti hükümeti kurdu.
Özkök dün verdiği ifadelerde, AK Parti’nin kopup geldiği İslamcı siyasi çizgi nedeniyle kendisinin de endişeye kapıldığını söyledi. Daha önce yayınlanan bazı belgelerde de yazıldığı şekilde, siyasi gidişi değerlendirmek üzere karargâhta toplantılar yaptıklarını açıkladı. Bu toplantılarda muhtıra teklifi olmadığını söyledi, ama burada askeri lisanda teklif kelimesinin farkına vurgu yaptı. Aslında Özkök bunu İzmir’de verdiği ilk ifade sonrasında yaptığımız görüşmede bana da ifade etmişti. Radikal gazetesinde 6 Ağustos 2009’da “Teklif başka, görüş başka” sözleriyle dile getirdiği çizgi ile dün mahkemede sergilediği aynıdır. Aslında o mülakatta söyledikleri dün mahkemede söylediklerinden daha ayrıntılıdır da denebilir; mesele sorunun nasıl sorulduğuyla ilgilidir.
Son yıllarda Özkök ile Radikal için yaptığımız görüşmelerde, dün mahkemede anlattıklarını parça parça söylemiştir. İşte bunlardan bir kısmı:
• Özkök bombaları: Astlarımı izletmedim, onlara güvendim (12 Temmuz 2008)
• Özkök’ün yemeğini evden getirdiği günler (13 Temmuz 2008)
• Beni 28 Şubat’takiler gibi davranmamakla suçladılar (25 Aralık 2008)
• Gerçekler ortaya çıkmalı (27 Mart 2009)
• Komutanlar muhtıra teklif etmedi, ama teklif başka görüş başkadır (6 Ağustos 2009)
Dünkü mahkemeye dek kamuoyunda oluşan kanı, Özkök’ün dünkü ifadelerinden sonra güçlenmiştir. Özkök dün mahkemede askeriyedeki kapalı toplantılarda herkesin görüşünü serbestçe ifade ettiğini ama sonunda komutan ne diyorsa onun geçerli olduğunu da vurgulamıştır. Bize kalan parçaları birleştirmektir. Hükümete muhtıra sözlerinin konuşulduğu ortamda Genelkurmay Başkanı bunu kabul etmemiş, uygulama için gerekli emri vermemiş ve böylelikle bir müdahaleyi engellemiştir. Müdahale isteyenler hakkında neden yasal işlem yaptırmadığı tabii ki sorulabilir, ama o dönemin koşullarında, çoğu zaman tek başına kalarak yapılabileceği yapmış olduğu görülmelidir.
Sözü uzatmaya aslında gerek yok. Özkök TSK bünyesinden gelen siyasete müdahale baskısına, ilk aşamada belki tek başına direnmesinin bir yan ürünü olarak eski silah arkadaşlarının bir kısmının uzatılmış tutukluluk süreleriyle, bazılarının hasta halleriyle içeride olmasına üzülüyordur. Diğer taraftan, o direnişle, Türkiye’de askerin siyasete müdahale geleneğine son veren kişi olduğunun da bilincindedir. Özkök Türkiye’de askerin siyasete müdahale geleneğini yıkan general olarak tarihe geçecektir.
(Radikal gazetesinden alınmıştır)