Tam YÜZ yıl oldu…Sevr Barışı’ndan Lozan Anlaşması’na…
100 yıl önce ‘Lozan’da 24 Temmuz’da sulh imzalanmıştır. İstanbul’da toplar atılıp büyük şenlikler yapılmıştır. Lozan’da da aynı şenlikler yapılmış çalgılar çalınmış ve sulhun imzalandığına dair duvarlara büyük ilanlar yapıştırılmıştır’ diye haberler çıktı.
‘Sefil, korkak ve rezil bir teslimiyet’ dedi Lloyd George anlaşma için…
‘Nasıl olur da bir avuç insan cesur adama boyun eğildi’ diye yazdı uluslararası basın.İsmet İnönü için;
‘Sağır işte, göründüğünden daha da sağır’ denildi.
Hiç okudunuz mu Lozan Anlaşması’nın maddelerini…hep açık oturumlardan bildik yanlı yaklaşımları…
Barış Günü olarak kutlanır iken günümüzde tartışmalı hale getirilmesinin kısa bir hikayesi olsun 100. yılında.
13 Kasım 1922 günü İstanbul’dan Sirkeci Garı’ndan Lozan’a kalkan bir tren 253 gün sonra 24 Temmuz 1923 Pazar günü BARIŞ-ZAFER haberini getirdi.
Görüşmelerin önemli aktörlerinden biri Türkler ise diğeri de İngilizler idi ve
‘Antlaşmanın imzalanması, Türkler için sadece barış değil, zafer demektir…’
‘İngilizlerin dört yıllık çetin savaşta ellerinden aldıklarının neredeyse tamamını diplomasi yoluyla geri aldılar…’
‘Bu kadar kısa bir görev süresi içinde yıllarca süren mücadeleden sonra kazanılan zaferin meyvelerini teslim eden Muhafazakar Hükümetin dış politikası üzerinde çok karanlık bir leke…’
Getirdi ama görüşmeler çetin de geçti, kesintiye uğradı… Türkiye basınında;
‘Baş Murahhas İsmet Paşa, İstanbul İngilizler tarafından büsbütün boşaltılmayınca sulhu imza etmeyecekmiş’ haberleri çıktı.
Ama kanaatimce en enteresan olan şey Lord Curzon'un İsmet İnönü'ye ‘İsmet…Müzik kutusu gibisin. Hep aynı melodi…Egemenlik….Egemenlik…Egemenlik’ demesiydi de egemenliğin de ne kadar önemli olduğunu anlamamış olmalıydı.
Peki Lozan Anlaşması’nı tartışmalı hale getiren şey neydi?
1950’li yıllarla beraber Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile neredeyse yok sayıldı, önemsizleştirildi. Çünkü Lozan’ı hatırlamak, vurgu yapmak ve övmek direk olarak İsmet İnönü’yü övmek anlamına gelmeye başladı. Çünkü artık Atatürk vefat etmişti, politik rakip olarak gördüğü kişinin imzaladığı anlaşma için Atatürk’ün dediği gibi
‘Paşa! Sana Allah'tan muvafakat dileriz!’ demeyecekti.
O sebeple…“Yeter! Lozan milletindir!” vurgusuyla iktidardan düşen İnönü’ye vurgu rahatsız edici kabul edilmiş olmalı ki yapılmamıştır.
Hatta Milliyet gazetesi 1950 Lozan kutlamalarındaki değişikliği şu şekilde değerlendirdi;
‘Lozan’ın yıldönümü her sene memlekette büyük törenlerle kutlanırken bu yıl, belki İnönü iktidardan düştüğü için, maalesef layık olduğu alaka ile karşılanmadı, hatta denilebilir ki ihmale uğradı.’
Zaten halkevleri ve halkodaları da bu dönemde yakından takip edilmeye başlandı. Kaldı bazı illerde yapılmak istenen Lozan Barışı kutlamalarına valilikler izin verilmedi, yasaklar o zamandan aslında.
Hatta diğer gazetelerde bir de o dönemde Türkiye'yi de içine alan ‘Büyük Amerikan Yardımı’ haberleri Lozan Barışı kutlamalarının yerini almaya başladı. Halbuki Lozan Konferansı’nda İngiliz delegesi Lord Curzon, ‘İsmet! şimdi bu masada verdiklerimizi, yakında ekonomik zorluklar içine düştüğünüzde geri alacağız!’ demişti.
Böylece Demokrat Parti’nin politikalarının yönü de anlaşılmış oldu. Demiryollarından karayollarına…dış yardıma kadar.