Yine o aşırı şefkatli tavırları ile üzerimden eğilmiş yazdıklarımı kontrol ediyor… Öğleden sonra olan dersler artık iyice çekilmez oldu benim için. Sabahtan taze sıkılmış deodorantın üzerine  öğleden sonraya kadar sinmiş tebeşir, toz ve öğrenci kokusuna eşlik eden ter kokusu bir yere kadar çekiliyor ama o ter kokusunun üzerine kimbilir kaçıncı deodorantı sıkınca bu bana çok acımasızca geliyor.

1 aydır böyle, her edebiyat dersinde kıymetimi belli etmek için üzerimden eğilip yazdıklarımı dikkatle okuyor. Lise 2'deyim, orta okuldan beri okullar arası kompozisyon yarışmalarında hep ilk 3’e girerim. Ve bir kere bile kimse üzerime çadır kurmadı.

Nurhan Hoca bir de saçlarımı okşuyor. Sınıfımızda herkesin bir yeri, sahip olduğu bir konumu vardır. Bu kişilere saygımız sonsuzdur. Örneğin sınıfın tertibi Serpil'e aittir, karışmayız. Karatahtayı ıslak bezle silerken bile uyarmadık. İkincisinde öğrendi ıslak tahtada tebeşirin kaydığını. Yine de temizlik Serpil'in işi, edebiyat ve kompozisyon da benim işim. Ödevlere yardım ederim, kopyaları hazırlarım, ders çalıştırırım, karışmaz kimse bana. Yeteneklerimden dolayı öğretmenlerimin de bana saygısı sonsuzdur. Takıldıkları yerleri bana sorarlar. Eski bir edebiyat öğretmenimiz bile benden öğrenmiştir, “micver” değil “mücver” olduğunu.

Nurhan Hoca okula geleli 2 ay oldu, 1 aydır üzerime titriyor.

O gün o rayihaya sarımsak kokusu da eklenince, gözlerim doldu ve sınıftan “midem kötü” diyerek çıktım, dersin sonuna kadar da dönmedim.

Eve giderken bu düşkünlüğün sebeplerini çok yönlü düşünmeye çalıştım. Belki de üveyim, annem beni yeni buldu, henüz açılmaya cesaret edemiyor.

Veya babama aşık, kaleyi içeriden veya üzerimden fethedecek. Gerçi bu zor bir ihtimal çünkü babam uzak yol kaptanı ve 5 aydır yok zaten. Birkaç ay önce Tayland’da aşık oldu desem, 2 ay önce Nurhan Hoca buraya tayinini çıkardı desem, o da olmuyor. Babam Tayland’da ona aşık olan kadına neden benim okulumu söylesin.

Annemin hiç tanımadığı kardeşi belki. Anneme çok benziyorum, belki severek önce emin olmak istiyor.

Bilmiyorum.

Canım çok sıkkın, en sevdiğim dersten korkmaya başladım, gelmesin istiyorum, ödev yapmıyorum.

Kimsin sen Nurhan Hoca? Bir ipucu yakalasam…. Çözeceğim.

Bu minvalde söylene söylene nerdeyse sokak kapısını da tekmeleyerek eve girdim. Ayakkabılarımı fırlatıp poflayarak annemin yanına gittim.

“Yemek var mı?”

“Yok bugün açız”

“anne canım çok sıkkın ve çok açım. Allahaşkına ne var?”

“Köfte, şehriyeli pilav, zeytinyağlı yeşil fasulye, salata, kısır, kek, oldu mu?"

“tamam doldur.”

“neyin var? gerginsin?”

“Ya bi hoca geldi 1 ay önce, bana gerçekten taktı. O kadar çok üzerime titriyor ki. İçim bayıldı. Bir de çok ter kokuyor”

“Nasıl takmakmış o öyle? Ben de dövüyor falan sandım”

“Edebiyat öğretmenim. Onun yüzünden tek satır yazı yazamıyorum artık. Her ders saçlarımı okşayıp yazdıklarımı okumak için üzerimden eğiliyor. Arkadaşlarımdan utanıyorum. Annem sanıyorlar.”

“Ay çok komiksin”

“Niye, gördüm sen de güldün. Aman işte suyunu çıkarıyor ben de sebebini anlamaya çalışıyorum”

“Erkek mi?”

“Yok Nurhan Hoca diye bir edebiyat öğretmeni”

“Aaaa hafif tombul, güleç yüzlü, sarışın kısa boylu bir kadın mı?”

“Nerden tanıyoruz??”

“Kiracımız, aynı zamanda memleketten Hamiyet Teyze'nin kızı. Tayini çıkmış İstanbul'a ben de gelsin bizim evi tutsun dedim. Kaç zamandır boş. 1 ay önce tuttu, ondan önce arkadaşlarında kalmış hep zavallı.”

“Anne bizim evimiz mi var?”

“Salak salak konuşma girişteki daire sen doğduğundan beri bizim.”

“ya o değil de sen benim okulumdaki bir öğretmene ev kiralıyorsun ve bana haber bile vermiyor musun anne?”

“Vallaha unuttum söylemeyi. Ama Nurhan'a söyledim senin sınıfını. Ay öğretmenin mi oldu ne güzel!. Zor durumdaydı kızcağız. Ben de ederinden çok aşşağı verdim. O kadar sevindi ki sarıla sarıla bir hal oldu. “kızınız okulda bana emanet” dedi durdu. Aslında çok da ucuza vermedim. Banyonun tadilata ihtiyacı var, duş akmıyor, kızcağız yine iyi tutu valla. Nasıl banyo yapıyor bilmiyorum. Bir aydır görmedim bir uğrarayım bugün. Söyleyeyim de seninle daha da yakından ilgilensin”

“Anne acayip komiksin!!”

Annem o bayıldığım gülüşü ile kıkırdayarak mutfaktan çıktı gitti. Ben hırsımdan 2 dilim daha keki kısır ile harmanlayıp yedim.

Aslında karnım doyunca düşündüm de aydınlattığım bu sır beni biraz rahatlattı. Sadece bir minnet borcuymuş. Üvey değilim, Nurhan Hoca babama aşık değil. Ve her şeyin sorumlusu annem.

Artık ödevlerimin başına dönebilirim.

Bir minnet borcunu ödemek kaç yıl sürer ki?