Havaalanının güvenliğinden geçmeden önce ayağıma bir gözlük kılıfı takılalı,
Gözlüğü kontrol ederken sırt çantamı takside unuttuğumu farkedeli,
Gözlüğü (Porche marka) kılıfı ile güvenlik polisine bile veremeden kenara bırakıp deli gibi dışarı fırlayalı,
Taksiyi tee nerden döndürüp üzerine bir de 58YTL verip, “çok şükür çantamı buldum ya“ diyeli,
Gözlük olayını unutup mutlu bir şekilde uçağa binip, dünyanın en güzel yolculuğunu yapıp Londra topraklarına ineli,
Tam 22 gün olmuş.
2 gün önce (yani 20.gün), hava alanı polisi tüm dünyayı aradıktan sonra abime ulaşmış, “o şahsın neyi oluyorsunuz?” diye.
“O şahıs, Ceza Kanunun 160. Maddesini ihlal etmiş, yani, bulunan bir maldan tasarruf etmiş. Hakkında şikayet var.”
O şahıs olarak ben ise kahvemi içerken üzerimdeki bu kötü enerjinin sebebini düşünüp duruyorum. Meğer ben o gözlükten tasarruf etmişim. Sadece buldum ve kenara bıraktım diye biliyorum ama kendimden şüpheye düştüm. Bana “o gözlük haram olsun o kadına” diyen masum insanlar varmış.
Hava alanı polisini aradım, ama vicdan böyle birşey. Almadığımı bildiğim ya da en azından öyle sandığım için, rahatlıkla hakkımda şikayetin ne olduğunu bir de onlardan öğrendim. Kameralardan gözlüğü aldığımı tespit etmişler ama bıraktığımı görmüyorlar. Çünkü oranın kamerasına bakmamışlar daha.
“Peki ne olur” dedim,
“en kötü sınırdan geçerken sizi karakola alırız” dedi sağolsun.
Üzüldüm tabii.
Babam karakola durumu çözmeye gitti. Tam o sırada kayıp bürosundan telefon gelmiş, bir gözlük bulunmuş sahibi gelip bakacak diye.
Ertesi gün de abimi aradılar, “bulundu, konu kapandı meğer kardeşiniz almamış” diye.
Hiç uzatmadan, tüm bu olayların içini dolduramanızı istiyorum.
Bulduğunuz hiç bir şeye dokunmayın diyorum ve asla “çok dikkatliyim benim başıma gelmez” demeyin diyorum.