Dünya edebiyatı ile yakından ilgilenmiyorsanız İvan Sergeyeviç Turgenyev’in kim olduğunu bilmeniz güç olabilir. Rus öykü yazarı, romancı ve şair… Gerçekçi Rus romanının kurucularından… ‘Babalar ve Oğullar’ romanı onun eseri… 1862’de yayınlanan Babalar ve Oğullar, eski nesille, gençlik arasındaki kuşak çatışmasını anlatır…
* * * *
Turgenyev’in, ‘İlkbahar Selleri’ adlı romanı da dönemin Avrupa toplumlarından insan portrelerini yansıtan bir başka başyapıtı… Romanda Dimitri Sanin, yirmi iki yaşında hayattan bezmiş biri olarak Avrupa turuna çıkar… ‘İlkbahar Selleri’ romanını şöyle bitirir üstad: ‘Sanin’in neler hissettiğini anlatmaya girişmeyelim. Böyle duygular yeterince güzel anlatılamaz: Çok derin ve güçlüdür; herhangi bir sözcükle ifade edilemez. Yalnızca müzik anlatabilir onları…’ Yani benden bu kadar, gerisi ancak müzikle ifade edilebilir’ demek istiyor…
* * * *
İşte müziğin gücü… Müzik, duyguyu, düşünceyi en güzel biçimde dışa vurma eylemlerinden biridir… Hangi türde olursa olsun iyi bir müzik, insanı sarar, daha ilk tınılarında sizi kendine çeker… Yüreğinize seslenir… Bu Klasik Batı Müziği de, Türk Sanat Müziği de olabilir. Caz müziği de, rock da, Türkçe veya yabancı pop müziği de olabilir… Veya türkü de olabilir, Hele sevdiğiniz parçaları hafif esintili, berrak yıldızlı bir havada sanatçının kendisinden canlı olarak dinlerseniz tadına doyum olmaz sanırım…
* * * *
Ben de eşimle işte bu duygularla İstanbul’da Kenan Doğulu’nun konserine gittik… Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’na… 300 Lira’dan başlayan biletlerin çoğu günler öncesinden tükenmiş. Biz orta sıralarda 220’şer Lira’ya iki bilet alabildik. Mimari yapısı antik tiyatro gibi… Merdivenler için dahi bilet satılmış… Allah korusun bir olay olsa… 1946’da inşa edilen tiyatronun kapasitesi dört bin izleyiciymiş…
* * * *
Kenan Doğulu, genç yaşta ölen ünlü müzisyen Yurdaer Doğulu’nun oğlu… Ağabeyi Ozan ile müzik genlerinde var… ‘Yaparım Bilirsin, Roma’yı da Yakarım’ parçasıyla başlayan Kenan Doğulu sonra yeni şarkıları söyledi… Sağ tarafımda sevimli genç bir kız oturuyordu. Bir ara konuştuk. Gıda mühendisiymiş… Ege Üniversitesi’ni yeni bitirmiş. Kıpır kıpırdı… Hiç durmadan oynuyordu…
* * * *
Biraz konuştuk… Bir gazoz firmasında işe girmiş… İş bulmasına bulmuş ama sevinememiş. Fabrikada ne yenilik önerse ‘Öyle olmaz… Biz bu işi dedelerimizin döneminden beri böyle yapıyoruz’ diye cevap veriyormuş yetkililer… Bu duruma üzülüyordu… Efkar dağıtmak için gelmiş galiba… Konserin yarısında ‘Konser iyi ama… Seyirciye elektrik vermiyor’ diyerek çıkıp gitti.
* * * *
O gittikten sonra Kenan Doğulu hem coştu, seyirciyi de iyice coşturdu… İzleyiciler arasına girdi. Yukarılara kadar gitti. Sahnede piyanodaki ağabeyi Ozan’a ‘Ozzi, Ozzi’ diye sesleniyor, o da art arda kıpır kıpır parçaları sıralıyordu. Sanki dört bin kişilik koro oluşmuştu… Bir ara önümüzden geçti… ‘Ne oldu bana bu akşam… Hiç böyle olmamıştı… Çok coştuk galiba… Bakalım nasıl toparlayacağız’ dediğini duydum yanındakine… Kızın talihsizliğine bak… Erken çıkıp gitti… Telefonu olsa arayacaktım ‘dön’ diye…
* * * *
Kenan Doğulu yarım saati aşkın bir süre sonra biz izleyicilerin arasından tekrar sahneye dönebildi. Kimse konser bitsin istemiyordu. Kenan Doğulu adeta Turgenyev’in dediğini yaptı… Sözcükle anlatılamayanı müzikle anlattı… İzleyicilerin yüreğine seslendi…