Almanya gibi bir ülkede bile ne zaman ülke ekonomisinin ihtiyacı olan iş gücü söz konusu olsa, konuya yabancı şahıslar ve "kendi çıkarlarını kollayan" bazı sendikalar ve de "yabancıları tehdit olarak gören" aşırı sağ hemen savunmaya geçerler. Hepsinin ortak kullandıkları bir argüman vardır: "Almanya'da bunca işsiz varken niçin dışarıdan eleman alıyoruz?" ve "önce Almanlar iş".


Oysa ekonomiden anlamayanların bir türlü kavrayamadığı bir gerçek "eğer bir ülkenin ekonomisini uzun vadeli çekip çevirecek ve canlandıracak iş gücü olmazsa o ülkedeki işsiz sayısı daha da artar!" tespitidir.


Bu Almanya için geçerli olduğu kadar KKTC için de aynen geçerlidir.


2014 yılında Türkiye'den suyun gelmesi ile bir çok kişinin tahmin edemeyeceği kadar canlanacak KKTC ekonomisinin şimdiden hazırlıklı olması ve planlı bir kalifiye eleman göçünü organize etmesi gerekmekte.


KKTC'de bazıları duyduklarına "ürkecek" olsalar da bu ülkenin Türkiye'den gelecek kalifiye göçmene ihtiyacı var.


KKTC'de bazıları "istemese de" onların da emeklilik döneminde maaşlarını alabilmeleri ve ülkenin gerçekten kendi yağıyla kavrulur hale gelebilmesi için bugünkü nufüsun takriben 100.000 kişilik bir takviyeye ihtiyacı var.


Elbette geçmişten ders çıkarılarak ustaca yönetilen bir göç olmalı sözünü ettiğim. İyi eğitimli, kültürel ve sosyal olarak KKTC'de yaşamakta olanlara uyumda zorlanmayacak ve de KKTC ekonomisinin özellikle suyun da gelmesinin ardından ihtiyaç duyacağı sektörlerde ve elbette hizmet sektöründe gelir gelmez işbaşı yapacak bir kalkınma ordusu sözünü ettiğim.


Bu ülkede işsizler olabilir.


Bu ülkede şu anda bu sözünü ettiğim alanlar için yetişenler olabilir.


Tüm bunların var olması "ihtiyacın var olduğu" gerçeğini değiştirmiyor. Suyun gelmesi ile örneğin canlanacak tarım alanında hali hazırda işsiz olan bir kişinin büyük bir yararı olmayacaktır. Bu alan için ülkeye gelip çalışanların canlandıracağı bir ekonomide vasıfsız konumda bir işçiye de ihtiyaç duyulan alanlar kendiliğinden ortaya çıkacaktır.


Hali hazırdaki "çarpık ekonomik sistem" bilimsel ve planlı bir ekonomi, doğru bir işgücü ve nufüs planlaması ile "işleyen çağdaş bir ekonomik sisteme" dönüşme şansına sahip olabilir.


KKTC'nin geleceği için kaliteli iş gücü göçünden korkmamak ve şimdiye kadar göçerek gelmiş ve yerleşmiş olanları adapte etmek ve de gelecek olanlara da "buralı" olma olanaklarını yaratmak KKTC'nin geleceğini ve Kuzey Kıbrıs'ta yaşamakta olan Türk Toplumu'nun çocuklarının ve torunlarının istikbalini sağlama almak demektir.


Kültürüne samimi bir şekilde sahip çıkan Kıbrıslı Türkler'in "bizi eritiyorlar" kaygısı da yersiz bence. Tarihine, dinine ve yerel kültürüne dört elle sarılan hiç bir Türk Toplumu erimez.


Önemli olan gelmiş olanları ve gelecek olanları "karşıt" olarak görmemeyi başarabilmek ve bu adada yaşamakta olan Türkleri "Kıbrıslı ya da Anadolulu" diye ayıran neredeyse "ırkçı teorilere" benzetilebilecek ideolojilerden uzak durabilmektir.


Bir kaç yüzyıldır adada yerleşik olanlar, onlarca yıl önce gelip buralı olmul olanlar ve KKTC'nin geleceği için gelecek ve buraya adapte olacak olanlar hepsi işbirliği yapar ve "ortak ülkeleri" için elele verirlerse herkes hem kendi öz kültürünü korur ve hiç bir kesim erimez.


Global dünyamizda göç olgusundan "korkanlar", göç gerçeği ile baş etmeye "yanaşmayanlar" ve KKTC özelinde göçmenlerin de "Türk" olması avantajını "değerlendirmeyenler" kaybedenler olacaklardır.