KKTC’de hala bazı politikacılar fark etmekte zorluk çekseler de dünya değişmekte.
KKTC hanedanlarının onlarca yıl boyunca “en iyi çözüm çözümsüzlüktür” politikaları açısından belli orada “uygun zemin” sunan dünyadan artık eser kalmadı.
Maalesef bazıları KKTC’de hala Türkiye’de “kadınlara hakareti muhalefet sanan” ve “cuntacı anti-demokratik kemalist oligarşi dönemine dönme ihtimalinin” rüyasını gören CHP ve benzerlerinden medet ummaktalar! Oysa bu durumda olanlar artık “umutsuz birer vakka” halinde olduklarını görememekteler gerçekte.
Dünya değişti.
Türkiye o KKTC’de bazılarının “emret komutanım” demeye bayıldıkları Türkiye değil! Yeni Türkiye “sosyal, demokratik ve güçlü” bir Türkiye. Bunun farkına varamayanlar hala KKTC’de “adil bir çözüm için doğru adımlar atmaya çalışan” Futbol Federasyonu Başkanı ile uğraşırken “Türkiye’ye mesaj verdiklerini” sanacak kadar yanlış hesaplar yapmaktalar. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da cevaplarını “net ve açık” bir şekilde aldıklarını hatırlatmam belki yeterli olur.
Geçtiğimiz hafta BRT’nin AK Parti Dış İlişkilerden sorumlu Başkan Yardımcısı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı röportajı izlemek de “bulunduğu coğrafyanın güçlü Türkiye’sinin” daha iyi anlaşılmasına bir katkı sağlayacaktır.
Yok tüm bunlar bir işe yaramıyorsa, KKTC’de bazılarına önerim ülkenin üniversiteleri aracılığı ile “TC Başbakanı Başdanışmanı” Yiğit Bulut kardeşimizi davet edip onun “günümüz Türkiye’sinin gücü ve geleceği üzerine” vereceği bir konferansta iyice bilgilenmeleri.
Çünkü “yanlış yönlendirilmek”, “yanlış danışmanlara” sahip olmak çok kötü bir durum.
“Kemalist oligarşi” dönemlerinin Türkiye’sinin diplomatlarına “amca, ağabey” dedikleri için övünen ve hala “AK Parti’ye” gerçek adını söylemeyip “AKP” dediğinde mesaj verdiğini sanan danışmanlara sahip olanlar “Türkiye ile aynı dili konuşamamalarına” hiç şaşırmamalılar.
Bir yandan CHP’de Muharrem İnce gibi “utanmadan” Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na “faşist” deme “terbiyesizliğinde” bulunan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “sonunun Hitler gibi olacağını” söyleyecek kadar “ne dediğini bilmeyecek bir ruh durumunda olduğu” görülen çevrelerden destek arayarak KKTC için “hayırlı işlerin” yapılamayacağını hala fark etmemiş olanların ülkeye yön vermeye çalışmaları çok üzücü.
Neyse biz gene iyi niyetimizle konuya devam edelim.
KKTC’de eski “Rum çözüm istemiyor” edebiyatıyla “kemalist oligarşi” tarafından kurulmuş ama artık “kemalist oligarşinin cuntacıların kararttıkları dönemlerin hesabını verdikleri” demokratikleşen hukuk devleti Türkiye tarafından kesinlikle tasvip edilmeyen düzenlerinin devam edeceğini sananlar şöyle bir dünya üzerine de bilgilenseler iyi olacak.
Dünyada artık politika o eski “siyah ve beyaz üzerine inşa edilmemekte”.
AB’den Almanya örneğini verelim:
Federal düzeyde “(siyah ve kırmızı) CDU/CSU ve SPD Koalisyonu kurulmak üzere. Almanya’nın en zengin iki eyaletinden biri olan Baden Württemberg’te Yeşil bir Başbakan’ın “(yeşil-kırmızı) Yeşiller ve SPD Koalisyonu” var. Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti ya da Aşağı Saksonya Eyaleti’nde SPD’li Başbakanlar “(kırmızı-yeşil) SPD ve Yeşiller” hükümetlerinin başındalar. Vakti zamanında Joschka Fischer’lerin ya da Daniel Cohn-Bendit’lerin polis araçlarına taş atarak isyan ettikleri Hessen Eyaleti’nde bir “(siyah-yeşil) CDU-Yeşiller” koalisyonu oluşturulmak üzere. Geçmişte hiç bir Almanya vatandaşının olabileceğine inanmayacağı kadar “rengarenk” bir siyasi harita mevcut artık.
AB genelinde bir çok ülkede artık hristiyandemokrat iktidarlar Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini desteklemekteler. Buna karşın “sosyaldemokratım” diyen kimi devlet yöneticileri ile sorunlar yaşanmakta.
ABD eski ABD değil. Türkiye’nin de özel olarak çaba verdiği çalışmalar sonucu İran ile gelinen nokta çok açık ortada! ABD ve AB ile İran arasında bir anlaşma imzalanabilmekte artık.
Üstelik “İsrail’e sormadan, danışmadan” yapılabilmekte.
Her ne kadar “CHP Genel Müdürü” Kemal Kılıçdaroğlu ABD gezisine başlarken ABD Başkanı Obama ile neredeyse “ikiz kardeş” olduklarını açıkladıysa da ve “o siyah ben de aleviyim” gibisinden “oryantal” takılırken bizi güldürdüyse de (genelde hep güldürür bizi) ABD’nin bugün Kıbrıs’ta çözüm için nasıl angaje olduğunu iyi biliyoruz. ABD’nin peşinden gitmekten başka bir alternatifi olmayan AB’nin de rotası aynı yönde.
Rusya ile Türkiye ilişkileri ortada. Tüm AB’nin enerjisini “açıp, kapama olanağına” sahip Rusya’nın konumu günümüzde çok farklı. İlginç bir şekilde o da Kıbrıs söz konusu olduğunda “nihai çözümden” yana aktif bir konumda.
Bu listeyi uzatabiliriz.
O nedenle KKTC Değişim şart diyenlerin haklılığı ortada artık!
Bunu ille de “anlamak, görmek ve duymak istemeyenler” fark edebilse çok iyi olacak!