Ne yandan bakarsanız bakın... İster "azgın" bir sağcı olun, ister bütün kötülüklerin başı olarak "çok partili parlamenter sistemi" gösteren "takıntılı" bir solcu...
İster Atatürkçü olun, ister İslamcı...
İster İşçi Partili olun, ister AK Partili yahut CHP'li...
İnsansanız, bazı ölümlere yanarsınız... Yanmalısınız.
Mehmetçiklere yanıyorsanız, 13-14 yaşında terör örgütünün kucağına düşmüş çocuklara da yanmalısınız. (Selahattin Demirtaş "gerilla" diyor... Resimlerini gördüm, çocuk yahu onlar...)
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına yanıyorsanız, Menderes ve arkadaşlarına da yanmalısınız.
Madımak'a yanıyorsanız, Başbağlar'a da yanmalısınız,
Uzatılabilir...
Konuya girmeden önce, bir pişmanlığımı dile getirmek istiyorum:
Birçoğumuzun "Aman da ne güzel, devlet çetelerden temizleniyor" hevesiyle, ayrıntılara odaklanmadan, bütünün içindeki parçaları dikkate almadan desteklediği/desteklediğimiz Ergenekon soruşturması, Kuddusi Okkır gibi bir utanç bıraktı geride.
Sustuk.
Bir insan, tıkıldığı mahbeste yavaş yavaş ölüyordu, kılımızı dahi kıpırdatmadık.
Boş vermişliğimizi, "Canım, elbette vardır bir suçu, durduk yerde niye alsınlar ki içeri" kolaycılığıyla kamufle ettik.
Hangi suçu işlemiş olursa olsun, sonuçta karşımızda bir insan vardı ve eriyerek yok oluyordu... "Suç", "kabahat", darbe", "demokrasi" gibi laflar önemini yitiriyordu.
Kuddusi Okkır'ı suçlayıcı bir beyanım olmadı, "darbe" oluşumu içindeki yerini ve (varsa) kabahatlerini kurcalama gayretkeşliğine de girmedim ama "hastalığıyla" da ilgilenmedim, gerekli rikkati göstermedim.
Pişmanım...
Dilerim, ustu komedyen Levent Kırca da, üzerinden yarım asır geçmiş bir olayın "pişmanlığını" yaşar ve bazı ölümlere, hiç değilse "rikkatle" yaklaşılması gerektiğini düşünür.
Bir kalp taşıyorsa bunu düşünür.
Mesele ne?
Kemal Kılıçdaroğlu'nun merhum Adnan Menderes'in kabrini ziyaret etmesi ve "nedamet" bildiren sözler söylemesi, bir kısım CHP'liler ve sosyalist arkadaşları kızdırdı...
Kızgınlık gösterenlerden biri de, eski genel başkan Deniz Baykal...db
Hadi Baykal'ı anlıyoruz... Bu ziyaretin, zımnen CHP'yi töhmet altında bırakacağını düşünüyor ve "CHP hiçbir zaman darbeleri onaylamamıştır" diyerek kendince yasak savıyor.
Peki, Levent Kırca'nın, "sinik bir alaycılıkla" kamufle ettiği kızgınlığını nasıl yorumlamak lazım?
Kırca, Kılıçdaroğlu'nun ziyaretini "politik" bulmuş. Ne demekse...
Kendisi olsaymış, böyle bir şey yapmazmış.
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına gidermiş ama Menderes'e gitmezmiş.
Levent Kırca hatırlayacaktır:
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına onay veren Adalet Partisi milletvekilleri, sıra kapaklarına vurarak "üçe üç" diye tempo tutmuşlardı.
Menderes ve iki arkadaşına karşı, Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı...
Levent Kırca ve benzerlerinin bugün toz kondurmadığı muhterem Süleyman Demirel, "üçe üç" çığırışları arasında elini kaldırmış, bir cinayete onay verdiğini düşünmeden "evet" demişti.
Bu cinayet bugün canımızı yakıyor...
Gelgelelim, bir sanatçı olan ve bu haseple bir kalp taşıması gereken Levent Kırca'mız, başka can yakıcı cinayetleri "politik tutum alışlarına" kurban ediyor ve hiç nedamet göstermiyor.
Menderes'te politik olan bir şeyin, niçin Deniz Gezmiş'te politik sayılmayacağını ise, hiç açıklayamıyor.
Her ağzını açışta "demokrasi" diye ünleyen ama demokrasiye ne kattığını bilmediğimiz Levent Kırca'ya bir önerim var:
Sağcısıyla solcusuyla bir heyet oluşturalım...
Hem Deniz Gezmiş'in, hem Menderes'in kabrini ziyaret edelim. Oradan Kuddusi Okkır'a uğrayalım, mezarına çiçek bırakalım.
Politik bulup buna da "hayır" mı diyeceksiniz?
(Star gazetesinden alınmıştır)