Murat Belge, "duyduğu" ama "okumadığı"yazıma cevap vermiş... Bunlar böyledir. Duyarlar (!) ama okumazlar. Okumaya değer görmezler.
Bu durumun "patolojik" bir karşılığı var mıdır? "Karşılaştırmalı edebiyatın" şahı ve benim açımdan da "öğretici" olmuş, öğretici olmaya devam eden Belge'nin bu karşılığa ilişkin söyleyeceği sözler vardır herhalde.
Bizde "aydın" ve "entelektüel" sayılmanın şartlarından biri de bilmemek, okumamak, görmemek, bilmediğiyle övünmektir. Mesela, "dine" ve dinden neşet eden kavramlara/değerlere ne kadar uzaksanız, bu konuda ne kadar az şey biliyorsanız, o kadar aydınsınız, o kıratta entelektüelsiniz.
Buna bir de "okumuyorum ama..."cılar eklendi.
Kendilerine değer skalasında ayrıcalıklı bir yer edinen bu arkadaşlar, okumazlar, önemsemezler, üzerinde durmazlar... Sadece duyarlar. Değer skalasında edindikleri yer, kendi değerlerinden çok, ötekinin "değersizliğine" işaret eder. Bunu gözümüze sokarlar.
Bunun örneği çok.
Bir vakitler, biri için, "Müslüman Türk hükümetinin Kürtleri katlettiğini öne sürüyorsun... Siyasi iktidarı oluşturanları Müslümanlar diye tavsif edeceksek, Kürtleri hangi din aidiyetine yerleştireceğiz? Müslüman nedir, Kürt kimdir?" diye sormuştum.
Soruma cevabı küfür olarak aldım...
Oğullar, kızlar, tetikçiler, yan tetikçiler, tali tetikçiler... "Klan" halinde saldırıya geçtiler. Bunlar da güya okumazlar, önemsemezler, ciddiye almazlar ama küfrederler.
Murat Belge'ye gelince...
Dünkü yazımda tafsilatıyla anlatmıştım.
Değer verdiğim bir isimdir. İncinmesini istemem. Ama, bir röportajında zikrettiği "ordu izin vermez" cümlesi hâlâ izaha muhtaçtır.
Murat Belge burada ne anlatmaya çalışıyor?
İrtica tehlikesinden korkanlar için, ordunun hâlâ bir güvence olduğunu mu? Zaten kötü olan ve hiçbirimizin tasvip etmeyeceği darbelerin, aynı zamanda bu güvenceyi de mündemiç olduğunu mu?
Murat Belge bıraksın "Anlamak istediği şeyi anlayan birisi" diye tepeden bakmayı. Bu soruma cevap versin. Kaldı ki, kendisini tepelerde koyduğu yer, ona ekstradan bir paye kazandırmayacak. Onun yukarılarda olduğunu, biz fanileri kolay kolay muhatap almayacağını zaten biliyoruz. Onu tepeye ayrıca biz koyduk. Kendisi yerinden şikâyetçi değilse, biz hiç değiliz.
Biraz aşağılara baksın ve "ordunun neye izin vermeyeceğini" tane tane, anlayacağımız bir üslupla anlatsın.
İkincisi de şu:
Murat Belge, "Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse, birileri bundan yararlanarak darbe yapabilir" diyor... Tabii, darbelerin kötülükleri konusunda bizi uyarmayı, kendisinin darbelere ne kadar karşı bir "kişi" olduğunu eklemeyi ihmal etmiyor.
Nihal Bengisu Karaca da yazdı...
Burada bir tür "darbeyle korkutma", darbeleri ve kötü sonuçlarını hatırlatarak "ötekini"(buradaki "öteki"
Başbakan Erdoğan oluyor) yola sokma gayreti yok mu?
Hadi bunları da geçtik.
Murat Belge bu cümleyi sarf etmek suretiyle, "darbe, darbe" diye inleyen kesim için meşrulaştırıcı bir gerekçe sunmuş, bir alamda "pornografik işgüzarlık" örneği sergilemiş olmuyor mu?
HAMİŞ:
Murat Belge, okumadığı ama duyduğu yazının yazarı için "birisi" nitelemesini kullanıyor. Ben "birisi" değilim. Bir ismim var. Cevap verirsiniz ya da vermezsiniz. Ama üstünlüğünüz, tepelerde işgal ettiğiniz yer, size ötekini aşağılama hakkı vermez. Ayıp ediyorsunuz. İsminiz Murat Belge'dir diye, bu kaba sabalığınızı hoş görecek değiliz.
(Star gazetesinden alınmıştır)