Ne olacak, yenisi kurulur... Daha önce onlarca kez denenmiş “yargı eliyle siyasete çeki düzen verme” girişimi bir kez daha ters teper...
Partiyi kapatanlar da, kapattıklarıyla kalırlar.
Bana kalırsa, kapatılmamalı. Şakası bile yapılmamalı.
Hayır, “sonuç vermediği, yenisi kurulduğu, bu işten PKK kazançlı çıkacağı” için değil.
Hangi görüşten olursa olsun, hangi tehlikeli düşünceyi seslendirirse seslendirsin; değil mi ki halktan oy alıyor ve bir “temsil”den geliyor, partinin kapatılıp kapatılmayacağına halk karar vermeli.
Profesör Turhan Feyzioğlu’nun partisini halk kapatmıştı mesela...
Üstelik sıkı Atatürkçüydü ve “Kemalizm eksikliğini” gerekçe göstererek partisinden (yani CHP’den) ayrılmış, Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni kurmuştu.
Parti, halkın güvenine mazhar olamadı...
Bir-iki seçim gitti... Sonra kapandı.
Ecevit’in DSP’siyle, Özal’ın ANAP’ını da halk kapattı. (Şimdi Masum Türker, “Hayır, DSP yaşıyor” diyecektir ama bence yaşamıyor.)
Muhterem Süleyman Demirel’in yüzüne bakan bile yok... Kendi elleriyle kurduğu DYP artık bir tabela partisi...
Rahmetli Erbakan’ın “partileri”, ha keza...
BDP, evet bir temsilden geliyor, belli bir kitlenin desteğiyle yaşıyor, görünen o ki bir süre daha yaşayacak ama bu demek değil ki yürüttüğü siyaset meşrudur ve saygıdeğerdir.
Bu parti ve bu partide siyaset yapan arkadaşlar saygıyı hak etmiyor maalesef.
Ben saygı duymuyorum en azından...
Bir parti düşünün ki, siyaset üretmesin, yeni hiçbir şey söylemesin, parlamento çalışmalarını sabote etsin, “Kürt sorunu konusunda çözüm öneriniz nedir?” diye sorulduğunda sürekli İmralı’yı ve Kandil’i işaret etsin. İmralı ve Kandil devreye sokulduğunda da kulağının üstüne yatsın...
Kendilerini “Türkiye partisi” olarak lanse etmişlerdi oysa...
Sadece Kürtlerden değil, Türklerden de oy istemişlerdi.
Bir sürü Kürt olmayan aday göstermişlerdi ve bazılarını milletvekili seçtirmişlerdi,
Dahası, “yasama faaliyetinin bir parçası olacaklarına namus ve şeref sözü” vermişlerdi.
Sonuç mu?
Kürtlerin ve Türklerin hukukunu gözeteceklerdi, en ucuzundan “kimlik siyasetine” yöneldiler.
Demokratikleşmenin ve yeni anayasa sürecinin takipçisi olacaklardı, “PKK terörünün mazeret üreticisi” haline geldiler.
Dolayısıyla, namus ve şeref sözünün gereğini yerine getirmemiş oldular.
Bunun değerlendirmesini halk yapmalıdır.
Mutlaka yapacaktır...
PKK baskısı ortadan kalksın, halkın iradesine ambargo konulmasın, bir de öyle görelim.
Bakalım tehditle, kolpayla, şantajla kendilerini seçtirenler, daha ne kadar işgal edecekler o kürsüleri...
HAMİŞ:
Taraf gazetesinin, “seviyesizliği” düstur edinmiş Türkçe özürlü yazı işleri müdürü, “Orhan Miroğlu’nun yazılarına son vereceklerini” ima edenmailini köşemde yayınlamamı istiyor... Sen Medya Radar’da, şurda burda yayınlayıp duruyorsun ya tosunum... Ustan oradan okusun. Ve görsün, gazeteyi hangi tıynette adamlara emanet ediyor...
Bir de, şu “nezih” köşeni ismimle kirlet de, boyunu posunu bir görelim... Madem Twitter’ı kirletiyorsun, üstün fikirlerini bir de oraya taşı.
EK:
Taraf’ın “terbiye özürlü” diğer yazı işleri müdürü de, içinde “mahdum” geçen bir polemik yazısıyla, güya bana cevap vermiş...
Bu işler sana göre değil çocuğum...
Sen git, baban gelsin!
(Star gazetesinden alınmıştır)