İsparta'nın Yalvaç İlçesi Koruyaka Köyü'nde kendisine tecavüz eden Nurettin Gider'i av tüfeğiyle öldürdükten sonra başını keserek köy meydanına atan Nevin Y.’yle ilgili haberi okuduğumda, özellikle, “haklı” olduğuna inandıkları herhangi bir vahşeti savunma fırsatını kaçırmayacaklarını düşündüğüm malum kesimlerin sessizliğinden huylanmıştım, ne yalan söyleyeyim. Tam, “nerede kaldı bunlar?” dediğim anda, şu malum çoğunluk adına nihayet biri konuştu da bekleyişim son buldu. Yoksa memlekette gerçekten de “ters” giden bir şeyler olduğunu düşünecektim. Neyse ki, olmamış, herşey beklendiği “üzre” gayet yolunda.


Yalvaç’ın Demokrat Parti’li Tekin Bayram adlı Belediye Başkanı, tecavüz kurbanı o talihsiz genç kadının, haklı olsa da, (bence) onaylanamayacak vahşetteki cinayetini “Türk ve İslam kadınının gerçekten yapması gerekeni yaptığı kanaatini taşıyorum” sözleriyle desteklemiş. “Türk”, “İslam” gibi sözcüklerle açıklandığına göre, bu sadece “bizim memlekete” özgü doğal bir eylem olmalı. Başkan’ın “Türk-İslam kadınına yakıştırdığı” bu vahşeti överken, memleketimizin “kadınlarından” bunu beklediği, bunun üst değer olan “Türk-İslam” kavramının şartlarından biri olduğuna pek bir inandığı belli.


Tabii ki, bir tecavüz kurbanı olarak desteğimizi hak eden talihsiz kadının, “Türk-İslam kadını olarak bana yakışan budur” deyip böyle bir eylemi gerçekleştirdiğini sanmam. Yaptığının ne olduğunu ona yine bir erkek hatırlatıyor ayrıca. Bu da bir tür “zihni tecavüz” elbette. Oysa, (her kadın bunu yapar mı bilemem ama) Nevin Y., Türk/İslam olmak bunu gerektirdiği için gerçekleştirmiş değil bu vahşi cinayeti. Çok haklı, çok basit bir nedeni var: Canı yanmış. Hepsi bu.


Belediye Başkanı Bayram, bir kadının onuru için yaptığı bir cürümden, bir erkek olarak varlığını borçlu olduğunu –herhalde- düşündüğü Türk/İslam anlayışı lehine sonuçlar çıkarmış. Birinin ona, bu hanımefendinin tecavüze Türk/İslam erkeğinin mebzul miktarda var olduğu bir ülkede uğradığını anımsatmasında yarar var.


Bu genç kadının eyleminden, ben,  “helal olsun bizim kadınlara” övgüsünden çok, bu durumdaki kadınları koruyup kollayan bir yasanın olmayışının yarattığı üzüntü sonucunu çıkarırdım oysa. Tecavüz kurbanı kadınların, tecavüzcülerini öldürmeye, dolayısıyla kendi özgürlüklerini de yok etmeye yol açan cezalandırma eylemlerine ihtiyaç duymamaları, övgüye daha fazla layık olmaz mıydı?


Belediye başkanının, gerekçesi açısından bir çok insanda kurban için “oh olsun” denmesine yol açan bu eyleme, kadınlar lehine değil, erkek egemen ideolojinin yapı taşı olan Türk ya da İslam kavramları lehine bakması ne garip. Memleketin Türk/İslamcısı, kadınları da bir hayli ezen “ideolojilerini bir kadınla doğrulamış oluyorlar yine.


Öldüğü için merhamet duygumuza layık olması gerektiğini söylemiyorum tecavüzcü zatın ama şiddet kültürünün bir kurbanı sayılmayı hak ettiğine inanıyorum yine de. Ne demek kafasını kesmek? Pek kullan(a)madığı belli olan o kafası yerine bedeninin kadına en zararlı yerlerinin kesilmesi belki daha anlamlıydı. Evet, yasal olarak tecavüzcülerin hadım edilmesini savunuyorum. Eğer o tecavüzcüye karşı, (olacak şey değil ama) kadının lehine bir erkek dayanışması gerçekleşmiş olsaydı övgüye layık olan bu olurdu diye de düşünüyorum.


Habere konu olan genç kadının dramındaki ayrıntılar pek iç karartıcı. Tecavüzden, -herhalde yediği herzeyi övünerek anlatan tecavüzcü sayesinde- bölgedeki erkeklerin de haberi, varmış meğer. Bu nedenle tecavüz mağduru o genç kadının öldürdüğü zatın kafasını keserek, bir “maço karargahı” olan köy kahvesine götürüp fırlatması anlamlıdır. O kafanın o kahvedeki tüm erkeklere ait olduğunu daha iyi nasıl anlatabilir tecavüz mağduru bir kadın?


Belediye Başkanı’na sorun. Tecavüzcünün asla Türk/İslam değerleriyle buluşmadığını söyleyecektir. Buna inanmaması, tecavüzcüyü, çok değer verdiği bu kavramlara layık görmemesi anlaşılabilir bir durum elbette. Bu değerlerin tabii ki suçu yok ama başkan, “kafa kesmeyi” inandığı Türk/islam değerlerinin sonucu saymakla, bu kavramların, “haklıysa” şiddetin meşru gösterilmesine yarayan kavramlar olduğunu da ilan etmiş oluyor dünya aleme. Kaldı ki, bu değerler, kişiyi ne tecavüzcü yapar ne de kişinin tecavüzcü olmasını engeller. Bu suçların engellenmesi sadece “değerler”le değil, belki onların da katkısıyla, ama kesinlikle yasaların desteklediği toplumsal itirazlarla olur.


Kusmanın yanısıra  mide bulantısı şikayetiyle hastaneye götürülen işitme engelli Z.K adlı genç bir kızın yapılan muayenesinde 14 haftalık hamile olduğu belirlenmiş. Meğer Z.K. ağabeyinin de içinde olduğu 7 kişi tarafından tecavüze uğramış. 


Başkan, tecavüzcülerini öldüremeyen Z.K.yı “Türk/İslam kadınına yakışanı” yapamadığı için kınamaya kalkar mı acaba? Çünkü başkan, savunduğu  o çok “erkekçe” tavırları, aslında diğer erkeklerden değil  kadınlardan bekleyen enteresan bir zat.


Hüseyin Üzmez’e
anlatmak ister miydi Türk/İslam değerlerini mesela? Rastlarsam sorarım.


Merak ediyorum çünkü.