Şöyle başlayalım. Herkes mutlaka en az bir kez düşünmüştür veya hayalini kurmuştur. ‘Şunu mutlaka yapmalıyım‘ der veya hayal etmiştir. Mesela ileri yaşlarda bu ‘Şeytan diyor ki herşeyi bırak git güneyde deniz kıyısında bir köye yerleş‘ şeklinde de olabilir. "Bucket list" kelimesi İngilizce "to kick the bucket" (kovayı tekmelemek) ifadesinden gelir ve ölmeden önce deneyimlemek istediğimiz şeylerin listesini ifade eder.
* * * *
Kastedilen şeyler hayat çorbasının tuzunu oluşturan şeylerdir. Herkes için farklıdır. Kimisi yurtdışına seyahat etmeyi, kimisi dağa tırmanmayı hayal eder ama arkadaşlarla vakit geçirmek, bahçede vakit geçirmek, boş zaman geçirmek de listede olabilir. Yani yaşam için olmazsa olmaz olmayan ama yaşamaya değer olan her şey. Bu, hayatta gerçekten neyin önemli olduğunu netleştirmekle ilgili.
* * * *
Bu, günlük hayatta pek dikkat etmediğimiz bir sorudur. Çoğu zaman bu durum ancak sevdiğimiz biri öldüğünde hatırlanılır, o zaman aniden hayatın sonlu olduğunu anlar ve şu soruyu sorarız: Hayattan ne istiyorum? Ya da başkasının bizim yapmak istediğimiz şeyi yaptığını görüp kendimize sorarız: Ben neden yapmayayım? Ama kendimize bu soruları nadiren sorarız çünkü günlük işlerimizin rutinine o kadar kapılmışızdır ki…
* * * *
Geçtiğimiz günlerde bir söyleşiyi okurken düşündüm. Bunları çoğu da söyleşide vardı. Saygın bir psikolog anlatıyordu. Şöyle diyordu; Hayatın acı gerçeklerinden biri de şudur: Her şeyi yapamayız. O halde kendimize şu soruyu sormalıyız: Günlük hayatımızda yaptığımız her şey gerçekten gerekli mi? Günlük hayatımızı sürdürürken kendimiz için önemli olan şeylere daha fazla mı yer arıyoruz ?
* * * *
‘Kova listesi‘ etkisi, orta yaş döneminde, yani otuz beş ile altmış yaş aralığında, önemli olan hedefleri erteleme eğilimini ifade ediyor. Birçok kişi için hayatın bu dönemi aile ve kariyer arasında denge kurmakla ilgili. Aile ve işlerle o kadar meşgul oluyoruz ki başka hiçbir şeye zaman kalmıyor, bu yüzden de hedeflerimizi, artık çalışmadığımız ve çocukların evden ayrıldığı, daha sakin zamanlara erteliyoruz.
* * * *
Şu da bir gerçek tabii… Elbette her zaman her şeyi yapamazsınız; Zamanımız ve özellikle de paramız sınırlıdır. Hedeflerimizi daha sonra yapmak üzere bir rafa koyuyoruz. Kariyere başlamanın, çocuk sahibi olmanın, ev/daire satın almanın, veya o anda aklımızda ne varsa onu yapmanın zamanının geldiğini düşünüyoruz. ‘Bunu daha sonra zamanım ve param olduğunda yaparım‘ diyoruz…
* * * *
Ertelerken şu anda bir şeyi kaçırmanız veya hedeflerinizin raflarda tozlanması ve ileride size cazip gelmemesi riski de var tabii. Mesela yetmişimizde kırkımızdakinden daha fazla zamanımız olabilir, ama daha önce düşündüğümüz/hayal ettiğimiz bir hedefin ne olduğu konusunda artık aynı fikirde değilizdir. Belki kırk yaşındayken Himalayalar'da yürüyüş düşünüyordunuz, ama yetmiş yaşına gelince cazip olmayabilir. Bu da işin diğer tarafı…
* * * *
Yaşamın orta evresi de, sürekli olarak acele etmek zorunda kalma duygusuyla karakterize edilir ve neredeyse nefes almamıza ve düşünmemize izin vermez: ‘Gerçekten böyle mi yaşamak istiyorum?‘ sorusunun cevabına vakit ayıracak zaman kalmaz… Uzmanların tespitleri bir yana hayatın gerçekleri de şunu gösteriyor. Orta yaşta herkes, harika bir kariyere sahip olsun ya da olmasın, muazzam bir baskı altındadır."
* * * *
Sonradan telafi edemeyeceğiniz şeyler de vardır. Bunun en güzel örneği dostluklardır: Belli bir süredir geliştirmediğiniz dostlukları öylece canlandıramazsınız ve yetmiş yaşında kurulan bir dostluğun niteliği, kırk yaşımdan beri benimle olan bir dostluğun niteliğinden farklıdır. Bu şekilde ertelenemeyecek çok sayıda hedef var. Hayallerini sürekli erteleyenlerin bir gün pişman olacağı söyleniyor. Sanırım doğru bir tespit. Herkese iyi bayramlar…