Kıbrıs’ta 50 yıldan fazla süredir müzakereler yapılmaktadır; ancak federasyona bir türlü ulaşılamamıştır. Bu, herhangi bir modelin tartışılması ve kabul edilmesi için oldukça uzun bir süredir ve elbette sonsuza kadar devam edemez. Artık federasyona alternatif olarak iki devletli modelin de masaya gelmesi gerekmektedir. Bunu istemek, kesinlikle çözüm aramamak veya sorunun devamını istemek anlamına gelmez. Daha da önemlisi, 50 yılı aşkın süredir süren görüşmelerden sonra taraflar arasında federasyon konusunda bu kadar büyük bir uçurum olması, çok anlamlı bir noktadır. Çünkü bu durum, iki tarafın da federasyon kurabilecek ortak bir zemin bulmakta ne kadar uzak olduklarını göstermektedir. Kıbrıs’ın geleceğini düşünmek isteyen her aktör, bunun farkında olmalıdır.
Artık Kıbrıs’ta her iki tarafta da ortak yaşam ya da birlikte çalışma deneyimi olan nesiller çoktan geçerliliğini kaybetmiştir. Yeni nesiller, karşı tarafla neden bir federasyon kurmaları gerektiğini anlayamamaktadırlar. Neredeyse 60 yıldır bağımsız olan iki tarafın, neden karşı tarafla birleşerek ortak bir yapı kuracaklarına dair makul bir neden görünmemektedir.
Aksine, her iki tarafta da kendi ulusal eğitim sistemlerinden geçerek büyüyen yeni nesiller, kendi halklarını ve devletlerini yönetmek istemektedirler. Federasyon gibi, karşı tarafla kurulacak ilişkilerdeki belirsizlikler ve kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak büyük sorunlarla uğraşmak istememektedirler.
50 yılı aşkın süredir devam eden müzakereler süreci de artık tamamen tükenmiştir. Özellikle 2004 Annan Planı sürecinde, taraflar tüm müzakere başlıklarını defalarca görüşmüşler ancak bir sonuca varamamışlardır. 2008’de başlayan ve kesintilerle devam eden müzakerelerde de aynı başlıklar defalarca tartışılmış ancak yine federal bir çözüme ulaşılamamıştır.
Son olarak, 2017’de Crans Montana’da yapılan müzakerelerde de, tüm müzakere başlıkları tekrar tekrar ele alınmış ancak taraflar yine anlaşamamıştır. Görüşülmemiş veya tarafların karşılıklı olarak görüşlerini açıklamadığı, pazarlık yapmadığı hiçbir konu kalmamıştır. Ancak yine de anlaşmazlık devam etmiştir. Bu durum, müzakere sürecinin tamamen tükendiğini ve artık federasyon müzakerelerinin terk edilip, alternatif olarak iki devlet modelinin gündeme getirilmesinin kaçınılmaz bir seçenek haline geldiğini göstermektedir.
Federasyon modeli, 1970’lerin ortalarında, adadaki mevcut şartlara göre önerilmişti. Ancak üzerinden yarım yüzyıldan fazla bir süre geçmesine rağmen, hâlâ bir federal çözüm sağlanamamıştır. Bu süreçte hem Kıbrıs'taki taraflar arasındaki ilişkiler, hem de bölgesel ve küresel şartlar öylesine değişmiş ve birbirinden öyle farklı hale gelmiştir ki, artık eskisi gibi kabul edilen federasyon modeli geçerliliğini yitirmiştir.
DÜNYADA ETNİK-DİNİ FEDERASYONLARIN DOMİNO TAŞLARI GİBİ ÇÖKÜŞÜ
Soğuk Savaş'ın ardından, dünya ciddi bir değişim sürecine girmiştir. Ancak BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri, bu durumu Kıbrıs’ta ısrarla görmezden gelmektedirler. Soğuk Savaş’ın etkileri ortadan kalktığında, etnik ve dini gruplardan oluşan federasyonlar çoğu zaman kanlı bir şekilde çökerek dağıldı. Yugoslavya ve Çekoslovakya bile dağılmıştır. Bu çöküş dalgası tüm dünyayı etkilemiş ve artık etnik-dini ünitelerden oluşturulacak federasyonları sanki de sihirli bir formülmüş gibi her yerde çözüm diye ortaya sürme devri çok gerilerde kalmıştır. Bu, çok ciddi ve göz ardı edilemeyecek bir gelişmedir. Bu çöküşlerden sonra, 2017 Crans Montana’da yapılan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Kıbrıs'ta federasyon modelinin terk edilip, iki devletli modelin masaya gelmesi bekleniyordu. Ancak Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, ısrarla hiçbir şey olmamış gibi federasyon müzakerelerine devam etmeye çalışmış ve gerçekleri görmezden gelmeye devam etmişlerdir. İnanılmaz bir şekilde, alternatif modellerin masaya gelmesini de engellemeye çalışmışlardır.
Aslında, Rusya, ABD ve İngiltere gibi daimi Konsey üyeleri, Kıbrıs’ta Türk-Yunan dengesine dayalı bir federasyonun, Doğu Akdeniz’deki kritik jeopolitik kırılmalar ve Türkiye-Yunanistan rekabeti nedeniyle hayat bulamayacağını çok iyi bilmektedirler. Herhangi bir federasyon, ancak mevcut jeopolitik dengeler uygunsa hayatta kalabilir. Ancak bu ülkeler, Kıbrıs’ta yarım yüzyıldır kurulamayan bir federasyonun kurulması için gerekli koşulların olmadığına dair tüm belirtilere rağmen, bu modeli sürdürme konusunda ısrar etmeye devam etmektedirler.
Dünyadaki federasyonların çöküşlerinden çıkarılacak en önemli ders, etnik ve dini ünitelerden ya da devletlerden oluşan federasyonların sürdürülebilir olması için çok özel koşullara ihtiyaç duyulduğudur. Bu koşullara sahip olmayan federasyonlar sürdürülemez. Bu sonuç, dünya çapında yapılan federasyon araştırmalarında açıkça ortaya çıkmıştır. Peki, bu koşullar nelerdir?
FEDERASYONLARIN KURULUP SÜRDÜRÜLEBİLİR OLABİLMESİ İÇİN GEREKLİ KOŞULLAR NELERDİR?
• Bir federasyonu oluşturacak üniteler içinde, karşı tarafla federasyon kurmayı isteyen ciddi bir nüfus ve siyasi güçlerin bulunması gereklidir.
• Federasyonu kuracak ünitelerdeki halkların/toplumların birbirine güvenmesi gerekir. Güven yoksa federasyon gibi ciddi işbirliği ve güç paylaşımına dayalı bir modeli birlikte yürütmek ve sürdürmek çok zor olacaktır.
• Sistemin başarısı için en az üç ya da daha fazla federe ünite olmalıdır ve herhangi bir ünite tüm federasyonu domine edecek kadar güçlü olmamalıdır. Ne kadar fazla federe aktör varsa, sistemin esnekliği o kadar fazla olacak ve sürdürülebilirlik sağlanabilecektir.
• Federasyonlardaki Federe ünitelerdeki halklar, dil, din, kültür bakımından karışık olmalı, homojen olmamalıdır. Üniteler, tamamen birbirinden farklı etnik ve dini kimliklerden oluşmamalıdır. Bunun yerine, dini ve etnik kimlikler karışmalıdır. Tamamen farklı, homojen olmayan üniteler arasında bir federasyon kurmak oldukça zordur.
• Eğer dışta ortak bir tehdit algılaması varsa, farklı toplumlar bir araya gelerek savunmalarını güçlendirmek için federasyon kurabilirler. Ancak farklı tehdit algılamaları, federasyonun kurulmasını ve sürdürülebilmesini imkânsız hale de getirebilir.
• Bunun dışında, federasyonun bulunduğu genel jeopolitik ortam da onun kalıcı olup olmayacağını etkileyebilmektedir. Bu olumlu da olabilir, olumsuz da
KIBRIS’TA BU KOŞULLAR MEVCUT MU?
Federasyonların başarılı ve sürdürülebilir olabilmesi için gerekli koşullar Kıbrıs’ta mevcut mudur? Aslında 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti de kendi içinde bir federasyon modeliydi, ancak bu yalnızca üç yıl sürebilmişti. Taraflar, güç paylaşımına dayanan bir modeli sürdürememiştir.
Kıbrıs’ta tarihsel olarak, her iki tarafta da diğeriyle federasyon kurmayı isteyen güçlü bir grup olmamıştır. Federasyona destek veren güçler de aslında içsel bir istekle değil, tamamen dış baskılardan dolayı federasyona destek vermektedirler.
Altmış yıldır süren Kıbrıs sorununda, taraflar arasında derin bir güven krizi bulunmuş ve bu kriz devam etmektedir. Şu ana kadar uygulanan güven artırıcı veya yaratıcı önlemler, pek bir başarı sağlayamamıştır. Bu çabalar, pek uygulanamamış ve kısa süre içinde de terkedilmiştir.
Eğer Doğu Akdeniz’deki gelişmelere bakılırsa, aslında oldukça karmaşık ve riskli bir jeopolitik kırılma yaşanmaktadır ve Türk-Yunan ilişkileri de sürekli iniş ve çıkışlar yaşamakta; bölge, ABD, AB, Rusya ve bölgesel enerji denkleminin gidiş gelişlerine göre de istikrarsız hale gelmektedir. Böyle bir durumda, Kıbrıs’ta zaten kurulması 50 yıldır mümkün olmayan federasyonun kurulsa bile yaşama şansı da oldukça düşük olacaktır.
Sonuç olarak denilebilir ki, Kıbrıs’ta 50 yıldan fazladır devam eden federasyon müzakereleri, hem müzakerelerin tükenmesi hem de dünyada etnik-dini federasyonların arka arkaya çökerek dağılmasıyla yeni bir safhaya girmiştir. Artık Kıbrıs’ta federasyona alternatif iki devlet tezinin masaya gelmesi kadar doğal bir gelişme olamaz. Bölgedeki büyük jeopolitik kırılmalar ve gelişmeler nedeniyle artık adada ciddi ve istikrar sağlayacak bir çözüm olan iki devlet tezine destek giderek artmaktadır. Tüm bu gelişmelerin tersine hala geriye dönerek federasyon modelinde ısrar politikasının başarı şansı artık çok daha fazla azalmıştır. Federasyonların başarılı olması için gereken şartların da Kıbrıs’ta mevcut olmadığı açıkça görülmektedir. Bu şartlar altında Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin de bu gerçekleri görerek 50 yıldan fazladır başarısız olan politikalarını terk ederek adada kalıcı ve adil bir çözüm için iki devlet tezine destek vermeleri barış ve istikrar için ciddi bir adım olacaktır.