Bir televizyon proramında; Afrika’da yeni doğum yapmış bir kadına; “Nasıl hissediyorsun?” diye sorulduğunda, kadın: “Açım!” diye cevap verdi. Bambaşka bir içgüdü devreye girmişti. Bir kadın tarafından doğumdan sonra söylenen bu bu ilk söz, sunucuyu ve izleyenleri etkilediği kadar beni de etkiledi –hatta benim içime işledi. Açım cümlesi beraberinde birçok soru ve sorgulamaları da getirdi.
Avrupa’ya sık tatile gidenler hep şunu söyler: “Sanki asırlardır değişmemiş gibi… Hep aynı binalar, hep aynı sokaklar, aynı medeniyet!” Afrika’da hiç değişmedi: Hep aynı sefalet, aynı açlık, aynı insanlık dramları...Aslında, insan da insanlık da değişmedi. Hep aynı çetrefilli çıkar oyunlarıyla dönüyor dünya!
Tarihin başlangıcından bu güne kadar, insanlığın yapmış oldukları hep tartışma konusu olmuştur. Başlangıçlar, başarılar buluşlar… Tartışma, yasak elmanın yenmesine değin uzanır. Yazının bulunması mı, ateşin kullanılması mı yoksa tekerleğin icadı mı daha büyük bir ilerlemedir insanlık için. Kaç asırdır konuşuyoruz? , Kaç asırdan beri domates ya da patates yiyoruz? Bilinen insanlık tarihi boyunca yapılmış olan ve gelecekte yapılacak olan buluşlar, insanlık adına da güzellikler vaad edecek ve arzu edilen geleceği şekillendirebilecek mi?
Birleşmiş Milletler, açlık sınırında yaşayan insanlara, gıda maddesi olarak yenilebilir böcek (edible insect) önerisinde bulundu. Ancak dünyadaki açlık sorununa çözüm olarak geliştirilmiş olan bu fikir bana Marie Antoinette’i anımsatıyor: “Ekmek bulamazlarsa böcek yesinler!” Böcek üretiminin yapılması, böceklerin yenmesi elbette uçuk bir fikir değil. Asya ve Afrika’daki bazı kültürlerde böcek bir yiyecek maddesi olarak yaygın bir şekilde tüketiliyor. Hatta bir “böcek turizminden” bahsetmek mümkün. Böyleyken, açlık sorununa çözüm önerisi olarak sunulması gerçekten de tuhaf değil mi?
Çocukluğumda, Susam Sokağı’ndaki kuklalardan birinin, gittiği restoranda içinde sinek olduğu için çorbasını değiştirme çabasını gülerek izlemiştim. Bunu düşünürken de, asansörde gördüğüm böcek ilaçlama etiketleri aklıma geldi. Yenilebilir böceklerin son derece doyururucu olduğu vurgulanıyor. Bana göre, bu doyum olsa olsa “snack” (atıştırma) olur. Açlık sorunun bu şekilde çözümleneceğine gerçekten de inanıyorlar mı? Yoksa bunu Asya ve Afrika kültürlerinde uzun zamandır var olduğunu zaten bildikleri için, büyük bir yatırım alanı olarak görerek yatırımcılara bu yeni alana girmeleri için reklam mı yapıyorlar? Bense, yanında içecek olarak ne sunacaklarını düşünmek bile istemiyorum.
Bana kalırsa, bu alanda insanlık tarihinde günümüze kadar yapılmış buluşların en büyüğü geçen ay tanıtımı yapılan “Laboratuvar Hamburgeri”. Laboratuvar ortamında sinekten değil inekten alınan kök hücrelerin çeşitli besleyici maddelerle yenilebilir et haline getirilmesiyle yapılan ilk yapay köfte. Her ne kadar 330 bin dolara malolması eleştirilse de, gelecekte ucuza maledilerek Afrika’ya yapılan yardım kampanyalarından ve yapay gösterişlerden daha etkin olacağı inancındayım.
Gıda ihtiyacının karşılanması bölgesel, kıtasal değil; global bir sorun. Bu sorun, hızlı nüfus artışı ile ve farklı pek çok değişkenle birlikte daha da büyüyecektir. 22. Yüzyıla yönelik yapılan bilimsel ciddi çalışmalarının ürünü olan “yapay köftenin” tekno- robot insan algısının önüne geçeceği gerçekçi bir çözüm olacağı kanaatindeyim.
Her bilimsel ilerlemeyi kayıtsız şartsız doğru, iyi ve güzel kabul etmek mümkün değil. Üstelik bıçağın tek bir yüzü de yok. Yasak elmanın yenmesine değin uzanır. Yazının bulunması, ateşin kullanılması, tekerleğin icadı… Hepsinin de insanlık tarihindeki en kanlı savaşlarda payı vardır. Üretilen suni yiyeceklerin, yasak elmanın yenmesinden sonra başımıza gelebilecek belki de en kötü şey olması da muhtemeldir. Bunu yaşayıp göreceğiz. Kusurları var ise yok etmeyi bilim sayesinde araştırıp bulacağız.