Hep Avrupalı hükümdarların doğum ve ölümünü hatırlamak olmaz! Hem de 200. Doğum gününde gölgede kaldığı iddia edilen bir padişah varsa. Veremle sonlanan kısacık ömrüne çok çocuk, hatırlanacak, anılacak, eleştirilecek epeyce şey ve Osmanlı Devleti’nin başına geçecek 4 tane daha padişah bıraktı. Biz babası Mahmut Han’dan aldığı ve devam ettirdiği reformlarına bakalım Mecit Han’ın.

Mecit, Aziz ve Hamit…

Bu isimleri taşıyan dedesi olanlar kaldı mı bilinmez ama bir zamanlar kardeş padişahların, baba-oğul padişahların ve dede-torun padişahların zamanıydı; MECİT HAN; üç ay tahtta kalsa bile Beşinci Murat'ın babası idi. 30 yıl tahtta kalan Ulu Hakan Gök Sultan İkinci Abdülhamit’in babası idi. Balkan Savaşları’nı ve Birinci Dünya Savaşı’nın tecrübe eden Reşat Altını ile evlerimize ve yastık alttalarına giren Beşinci Mehmet Reşat’ın babası idi. Son olarak da Mondros Antlaşması'nı imzalayan, Meclis’i Mebusan’ı kapatmak zorunda kalan son Osmanlı padişahı Altıncı Mehmet Vahdettin’in babası idi.

Tarihçiler gibi sıradan insanlar da bilir bilmez ille bir padişahı sevip göklere çıkarıp diğerini gölgede bırakmak zorundadırlar sanki. Her şeyi dönemin şartlarıyla analiz etmek uygun olur. Mecit Han’ın dönemi çok kıymetli tabi. 38 yıllık ömründe 9 erkek ve 21 tane kız çocuk sığdırdı. O zaman eşleri, ikballeri ve gözdelerine de göz atmalı, 30 çocuğun annelerine. 9 eş, 9 ikbal ve 4 gözde.

Özel yaşamına müdahale etmek neden!

Halbuki kulluktan vatandaşlığa onun zamanında geçildi! Medeni kanun ve evrensel haklar da tabi sonradan geliştirildi ama onun zamanında tesis edildi.

Modern Türkiye’nin temelindeki Osmanlı padişahı…elbette babası Mahmut Han ve amcası Selim Han’ın izinden gitti.

ilk karma eğitim…

ilk gazete…

ilk hastane…

Devamında iltizam sisteminin kaldırılması, Aşar Vergisi düzenlemesi, maliye alanındaki düzenlemeler, yargısız infaz hususu, mülk edinme, muallim mektebi, bilim akademisi, arazi kanunnamesi, bütçe, tersane ve DARÜLFÜNUN…DARÜLMUALLİM…FÜNUN-U ŞAHANE…

Devam edebiliriz; Kız Rüştiyesi şahane değil mi? Heybeliada Ruhban Okulu? Hala kapalı olması acı tabi…Ceride-i Havadis, Tercüman-ı Ahval, Bank-ı Dersaadet, ilk kağıt paramız…

Mecit Han Avrupa usulünde tedrisattan geçti, fevkalade Fransızca konuşurdu ve edebiyatla ilgiliydi ve Batı Müziği severdi. Bu ifade tarih derslerinden kulağımızda çınlayan bir ifade değil midir?

Ama şunu da eklemek gerekir, o halk arasında yürümeye, ata binmeye çıkan ve halktan birilerinin diyeceği şeyleri biri aracılığıyla değil kendisi birinci elden dinleyen ve şikayet duyan ilk padişahtı.

Dış Borçlar’ı da unutmamak gerekir. Kırım Savaşı’nın finansmanı deriz ama ya Dolmabahçe Sarayı, Küçüksu Kasrı, Beykoz Kasrı, Teşvikiye Camii, Bezmialem Valide Sultan Gureba Hastanesi ve Galata Köprüsü? Bunların gerekli olduğuna kanaat getirmek için dönemin şartlarına inmek gerekmez mi?

Topkapı Sarayı’na padişah portrelerine yolunuz düşerse sıcak bir yaz gününde mermerin etkisi ile serinleyerek Osmanlı hükümdarlarından bazılarının portrelerini şöyle bir seyre dalınız. O zaman reformcu 3. Selim Han’dan sonra bu reformları devam ettiren Mahmut ve oğlu Mecit hanların portrelerini de incelersiniz.

Leziz çileğin İstanbul’daki merkezi Mecidiyeköy’ün adının verildiği padişah Abdülmecit Han 25 Nisan 1823 yılında bugün doğdu. 16 yaşında tahta çıktı. Şiir ve müzikle alakadar olan veremli padişah 30’lu yaşlarının sonunda veremden öldü. Yaptığı bazı işler beğenilmedi, bazı kurumlar kapatıldı.

200. doğum günü kutlu olsun!