Kafasi Paris’tedir. Andre Chenier’in.
Şairimiz Sunay Akın öyle yazdı ‘Giyotin’ isimli şiirinde.
25 Temmuz 1793 yılında Levanten kökenli İstanbul doğumlu Fransa’nın romantik şairi Andre Chenier’nin kafası kesildi, Fransız İhtilali döneminde ‘devlete karşı işlenen suçlar’ kapsamında yargılandı ve giyotini boyladı, bu dönemde öldürülen son birkaç kişiden biriydi.
Bugün ölüm yıl dönümüdür; yarın başlayacak Olimpiyat Oyunları’nın da sembolü; şapkasıyla…
Fransızlar varlık temellerinde kültür bilinci ve ileri gitmek gibi değerleri benimseyerek 2024 Olimpiyatları’nın simgesi olarak Frig Şapkası’nı kullanmaya karar verdiler. ‘Liberty Cap’ de denilen ‘özgürlik’ ve ‘bağımsızlık’ simgesi kabul edilen şapka AVAM takımı tarafından giyiliyordu ve hangi tarafta yer alındığı da bu surette belli oluyordu.
O zaman oyunları seyretmeden önce Chenier’i hatırlamak uygun olur.
Galata’da yaşayan bir kumaş tüccarının oğlu olarak İstanbu’da doğdu, Fransa’ya döndü, yazdıklarını hiç bastırmadı. İngiltere’ye Fransız Elçi’sinin katibi olarak gitme fikrini şahane bulsa da şöyle yazdı; ‘ Ah! Şu İngilizler…satılık bir ulus, parasını verene. Ülkeden ülkeye dolaşarak tüm dünyaya bayağı neşelerini ve kaba görkemlerini sunuyorlar.’
Ama yine de birkaç İngliz şairden etkilendiğini, ilgi ile okuduğunu ve hatta Sheakespeare’den etklenerek birkaç dize kaleme aldığı bilinir.
Bir de portresine bakarsanız Sheakespeare’e ne kadar benzediğini de fark edersiniz.
İngiltere’ye daha fazla katlanamayacağını anladığında ülkesine geri döndü, ihtilalin alevinin sönmekte olduğunu ve cumhuriyetin temellerinin iyi atıldığını düşündü ama aslında av hala devam ediyordu. O da şanssız bir şekilde evi aranan bir aristokratın evini ziyaret ettiği sırada yakalandı ve öldürüldi, 31 yaşındaydı.
1828 yılında Fransız yazar Charles Augustin Sainte-Beuve onun Romantizm Akımı’nın öncüsü ve hatta Victor Hugo’nun da öncüsü olduğunu yazdı. Albert Camus ‘tüm zamanların tek şairi’ ifadesini kullandı onun için.
"Fransız dilinde Bucoliques'in üç yüz mısrasından daha mükemmel bir parça bilmiyorum" dedi şair José María de Heredia onu tanımlarken.
Sevmediği İngiliz diyarında da sevilir Chenier. Çünkü doğaya ve siyasi özgürlüğe olan sevgisi ve Yunan sanatına ve mitlerine olan ilgisi hayranlıkla karşılanır.
Bir de tabi onu opera severler iyi bilir.
La Scala’da gösterilen 1890’lardan Umberto Giordano isimli bir operası da var.
Yani onun adına ülkesi Fransa’nın yanında Türkiye’de, İtalya’da ve İngiltere’de de rastlarsınız.
Gezmek de lazım ama okuyarak, belki de önce okuyararak. Yoksa kaç kere geçtik Karaköy’deki Pierre Han’ndan, içinden, önünden ama kim olduğunu, neden önemli olduğunu bilebilmek de gerekir.
Dönelim oyunlara…
Olimpiyat Oyunları’na Türkiye sporcularıyla ilk defa 1924 yılında katıldı; yine Paris’te. Tabi spor da önemliydi ama diplomatik yalnızlığa çözüm bulmak için ne de güzel ve barışçıl bir yöntemdi. 6 müsabaka dalı; futbol, güreş, halter, eskrim, bisiklet ve atletizm de 40 güzide genç ile. Bu yıl da yine aynı yerde, Paris’te bir kere daha modern dünyanın 4 yılda bir yapılan itibarlı oyunları.
100 yıl geçti…başarılar bizim sporcularımıza.