Yaşadığı dönemin ahlak anlayışı ile uyuşmayan davranışları ve alışkanlıkları sebebiyle ‘dengesiz, batak ve tehlikeli’ olarak tanıtılan ve eserleri kadar özel hayatındaki skandallarıyla da ünlü romantik İngiliz şair Lord Byron hayran olduğu ülkede, Yunanistan’da, 19 Nisan 1824 tarihinde hummadan öldü.
Hayatı, Türkiye ve Yunanistan’ı içeren birçok Avrupa ülkesiyle alakalıdır.
Erken yaşta lord ünvanına sahip olsa da ilk çocukluğu fakirlik içinde geçer, şizofren annesi ile tacizci bakıcısının elinde büyür. Kendisine, büyük amcasından kalan servet ile hayatları ekonomik olarak toparlanır. Böylece iyi okullarda okuma şansı da elde eder. Asilzade olmasından mütevellit Lordlar Kamarası üyesi olur.
Doğuştan ayağı sakat olsa da Lord Byron’ın çok yakışıklı olduğu, etrafındaki kadınları çok etkilediği gibi kendisinin de hem onlardan ve hem de erkeklerden hızlıca etkilendiği söylenir.
Yaşadığı inişli çıkışlı ilişkilerden yorulduğu söylenen Byron nükteden yoksun ve hayal gücü kıt Isabella ile evlenir. Kendisi zaten karısına ‘paralelkenar prenses’ dermiş zaten. Matematik ve fen bilimlerine olan ilgisi ve rasyonelliği sebebiyle…Isabella kızları Ada’yı babasından gelen romantik ve tehlikeli ruh halinin yansımasına engel olmak için matematiğe yönlendirir.
Lord Byron şiirleri yanında Türkiye’de de bilinen önemli bir figürdür. Kıymetli eseri Don Juan’da Osmanlı soylularına da yer verir. Yunan İsyanı sırasında Yunanistan’a giderek destek verir. Tepedelenli Ali Paşa’yı isyana ikna ederek Türk ordularının birden fazla cephede sıkışmalarını sağlamıştır denilir ama Ali Paşa zaten bir asiydi ve Osmanlı’nın zayıflayan gücünün farkında olarak epeyce güçlenmişti.
Asi Ali Paşa idam edilir ve Byron idamından önce Child Harold’ın Haccı isimli eserinde;
‘Kan kanı izler
ve ölümlerin eylemleri
kanla başladıkları zaman,
kanla son bulur’ diye yazar.
Byron, İzmir İstanbul deniz seyahatinde Çanakkale Boğazı’nı 1 saat 10 dakikalık bir sürede yüzerek geçer, Leandros gibi? Troy Harabeleri’ni gezer, eserlerine gezdiği diğer ülkeler gibi Yunanista’ın da ekler, güneşi ve hoşgörüsüne vurulur ama bu hoşgörü Osmanlı’nındır diye biliriz biz.
Türkler için de ‘Kılıcı insafsız bir beceriyle kullanan Türk’ün eli, yendiği insanların yarasını sarmakta da mahirdir’ dediği söylenir.
‘Yunanistan bağımsız olamazsa Yunan Harabeleri’nde kendimi yakarım’ der ama humma ateşiyle ölür. Yunan İsyanı ve desteği sebebiyle kahramandır onların gözünde, Türkiye’de casus da denilir. Atina’ya heykeli kondurulur. Yunan Bağımsızlık Savaşı’nda Yunanistan’a dönemin parasıyla 4000 Sterlinlik bir yardım yapar, yardım miktarı kendi imzasıyla Yunan Ulusal Arşivi’ndedir. Tabi bu para Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsız kalmasına imkan verecek ordu oluşturma ve silah desteği şeklinde değildir. Osmanlı’nın öldürme ordusu Arnavutları susturmak ve Osmanlı valilerini etkisiz bırakmak için kullanılmıştır.
Ölümü, ‘Garip insanların diyarında ve garip bir şekilde öldü’ diye not edilir.
Ölünce naaşının kral, kraliçe ve mühim şahsiyetlerin anıtlaştırıldığı Londra’nın Westminster Manastırı’na konulması başrahip tarafından ahlaki yanlışları sebebiyle uygun bulunmaz. Bir gün Robin Hood’un memleketi Nottingham’ı da gezmeye giderseniz Lord Byron ve kendisinden 28 yıl sonra, kendisiyle aynı yaşta ölen kızı Ada’nın aynı kabirde, Aziz Mary Magdalene Kilisesi’nde olduğunu da eklemek isterim.
1969 yılında ise Westminster Manastırı’ndaki Şairler Köşesi’ne Lord Byron’a iadei itibar yapılarak mermer bir plaka yerleştirilir.
Peki Lord Byron’ın izine Londra’da nerelerde rastlanır? Aslında yaşadığı ev 1867 yılında mavi plaka ile tescillenip onurlandırılır. Ancak, 1889 yılında yıkılınca en eski plakaya sahip olan ev Westminster şehrinin ‘King Street’ caddesinin 3 numarasında 3. Napolyon’a ait ev olur. Ama yine de Piccadilly 139 numaradaki evde 1815 yılına kadar yaşar. Sekiz yatak odalı Georgian tarzının izlerini hala taşıyan bu ev 2015 yılında yenilenir ve değeri 45 milyon Sterlin olarak belirlenir.
Ayrıca, Cambridge Üniversitesi Trinity Okulu”nda gezerken hatırlanması gereken bir önemli şahsiyet de yine şair Lord Byron’dır. Hayvan dostudur, evcil ve vahşi hayvan besler. Seyahatlerinde kedilerini de yanında götürür. Bugün iş sebebiyle şehir ve değiştirince evcil hayvanlarımızı binbir zorluk da olsa yanımızda götürmüyor muyuz? Ama onun bu hali de eleştirilir. Okuduğu kampüse köpek sokamayınca yavru ayısı ile gelerek bu kıymetli okulun bahçesindeki havuzda beraberce yıkanırlar. Bu durumun okul yönetimini ziyadesiyle öfkelendirdiği söylenir.