İnsanlık tarihine katkı sağlamış en etkili şahıslardan biri kabul edilen Konfüçyüs şöyle der:
- “Adamlık, su ve ateşten üstündür. İnsanların ateşin ve suyun içine düşerek öldüklerini çok gördüm… Fakat “adamlığın” içine düşüp de öleni hiç görmedim…”
Aradan binlerce yıl geçtiği halde bugün, dünyanın “adamlık” konusunda geldiği nokta çok ürkütücü…
Kelimeyi “adamlık” olarak ele aldığımızda, kadınlar durumdan kendini azat edebilir… İyisi mi, onun yerine “insanlık” diyerek devam edelim mevzuya…
Bahsettiğim vahim tablo karşısındaki duyarsızlığımızı; bencillik, teknolojiye olan aşırı bağımlılık, yoğun iş temposu veya diğer koşuşturmalar türünden gerekçelere bağlayabilirsiniz…
Ancak, gerekçe ne olursa olsun; biz bu durum karşısında kayıtsız kaldıkça, “insanlık” yerin dibine doğru daha da batacak!...
“Adam olma” konusunu ciddi olarak ele almak, üzerine düşünmek, iyice tartışmak ve insani eksikliklerimizle hep birlikte mücadele etmek mecburiyetindeyiz…
Anahtar kelimelerini; akıl, ahlak, düşünce derinliği, düzen, disiplin, insani duygular, hoşgörü, empati ve sevgi olarak sıralayabileceğimiz “adamlık”, şekilde görüldüğü gibi çok uzun bir yol…
Ve maalesef, bu uzun yolculuğa herkes sonuna kadar dayanamıyor!...
Adam olmak, asla yılmamayı ve vazgeçmemeyi gerektirir…
Hayatın zorluklarına, muhataplarımızın karşımıza çıkardığı suni sorunlara, kibir ve kaprislere, yalana-dolana, ikiyüzlülüğe, günü kurtaran ucuz hesaplara, dünyevi hazlara, şan-şöhret peşinde koşup bu uğurda her şeyi yakıp yıkanlara asla teslim olmamayı gerektirir…
Adam olmak zor iştir; adam kalmak ondan daha da zor bir iştir…
Bazen küçük nüanslar, bazen çok basit davranışlar dahi yok eder adamlığı!...
Buna değmediğini göre göre!...
Zorlamayla veya sadece dış görünüşle “adam” olamazsınız…
İnsanın ağzını sulandıran cevizin dışıdır; ama lezzet içindekindedir… Mevlana, cevizin içine benzetir adamlığı… Onu ancak kırıldığında görürsün!...
Her dakikayı ve her saati emekle, adaletle ve akılla yaşayabilmektir adamlık… Ölçülü ve dengeli kalabilmektir…
“Kendi gibi” davranmayanın “adam” olma şansı yoktur…
Susulması gereken yerde susmak, konuşulması gereken yerde konuşmak, yazılması gereken yerde yazmaktır adamlık…
“O ne der, bu ne düşünür” korkusundan sıyrılabilmektir…
Yalana yalanla karşılık vermek, başarı karşısında şımarıp, yenilgiye teslim olmak, adam olana yakışmaz!...
Dostluğu, dürüstlüğü ve erdemi kaybetmeden, sinirlerine “dur”, yüreğine “dayan” diyebilmektir adamlık…
Hem eğlencenin hem de ciddiyetin hakkını verebilmektir… Aklını ve iradesini kullanabilmektir…
Sadece hakkın ve hukukun önünde başını eğip, hiçbir tehdide kulak asmamaktır…
Adam olan kişi, vakarlıdır ama kendini beğenmiş değildir…
Göze girmeyi değil, gönüllere girmeyi ister hep…
Yüzlerce yıllık geri kalmışlığın, cehaletin, okumamanın, düşünmemenin ve sorgulamamanın sonucunda “biz adam olmayız” lafı, dillere pelesenk olmuş toplumda…
Her insana, akıl ve irade gibi iki büyük nimet vermiş Allah…
Bu nimetleri kullanmak ve “adam gibi adam olmak” kendi elimizde!...
Adam gibi baba olmak;
Adam gibi anne olmak…
Adam gibi patron, adam gibi yönetici, adam gibi siyasetçi, adam gibi bürokrat, adam gibi işçi, adam gibi öğrenci, adam gibi muhasebeci, adam gibi öğretmen, adam gibi mühendis, adam gibi doktor, adam gibi gazeteci…
Adam gibi abi, adam gibi abla!...
Adam gibi amca, adam gibi dayı, adam gibi teyze…
Kulağı çınlasın; Giresun eski Emniyet Müdürü Hüseyin Bilgütay, 150’nci polis gününde şöyle demişti:
- “Adam gibi polis olmaktan daha üstün bir kariyer edinemezsiniz bu meslekte!..”
Adam gibi adam olmaktan veya adam gibi bir kadın olmaktan daha büyük bir zenginlik, daha büyük bir haz var mı?
Noktayı yine Konfüçyüs’ün sözleriyle koyalım:
- Kararlılık ve az konuşma adamlığın özüdür… Eğer konuşulmaya değer birine rastlarsan mutlaka onunla konuş, aksi durumda sus… Böylece ne “adamlar” ziyan olsun, ne de sözler…
Hayırlı Cumalar değil; hayırlı işler yapmanıza vesile olacak Cumalar dileyerek selamlıyorum sizi…