CTP-BG maalesef Kurban Bayramı'nı tadıyla yaşayamadı.


Mağosa'da ve Girne'de aslında hepimizin yıllardır en ince detaylarına kadar bildiğimiz şahsi kavgalar CTP-BG'nin son Genel Seçim'de gündeme gelen iç çekişmeler ile ilgili "partiye özel raporunun" kamuoyuna sızdırılması sonucu iyice "ayyuka çıktı".


Mağosa'da Belediye Başkanı ile partinin eski başkanının geçinemediklerini ve her seçim vesilesiyle "kapıştıklarını" biliyorduk.


Girne Belediye Başkanı ile partinin tabanda sıkı ilişkilerine sahip bir ekibin yıllardır arasının açık olduğu aslında yeni bir "haber" değildi.


Raporda en ince ayrıntılarına kadar "kimin kimlere karşı kullanıldığını", hatta gerektiğinde onlarca yıl "baş düşman" olarak gördükleri bir şahsiyetin kızıyla bile işbirliği yaparak kendi partilerinden birilerini engellemeye çalıştıklarını" sokaktaki vatandaşımız da ilgiyle okuma olanağına kavuştu.


CTP (BG) Raporu aslında geçmişin Dallas Dizisi'ni hatırlatacak bir "magazin" malzemesi niteliğinde de diyebiliriz.


Şimdi Kurultay öncesi her kafadan bir ses çıkmakta!


Asıl "komik olanı" ise, raporun içeriğinden çok "kirli çamaşırlarımızı kim dışarıya sızdırdı" sorusunun parti de bir çok kişiyi dafa fazla ilgilendirdiği. 


İlk olarak bazıları bunu "MİT yaptı" iddiasını ortaya attılar. Kimse kusuruma bakmasın ama 2002 sonrası Türkiye'sinin her geçen gün dünya çapında çok daha iddiali bir konuma gelen kurumu "ciddi işlerle" uğraşmakta.


Böyle bir yorumu yazacağımı hiç ummazdım ama, gerçekten "Afrika Gazetesi de" bu konuda masum. Kendi gazetelerinde dile getirdikleri gibi "bu sefer bizi de suçlayamayacaksınız" dediler. Maalesef bu sefer haklı çıktılar.


CTP (BG) "kirli çamaşırlarımızı" kim "ifşa etti" diye dışarıda kimseyi aramasın.


Bu rapor olmadan da "sizler aranızdan diğerleri hakkında herşeyi bizlere hep anlatmıyor muydunuz?". 


"Kim hep söz verir tutamaz", "kimin sevgilisi kimdir", "kim hem parti içindedir hem de sizce güvenilmez ilişkileri vardır", "kimler kimlerle kanlı bıçaklı düşmandır" ve daha "neler, neler". CTP (BG) camiası kusuruma bakmasın ama tüm bunları bir rapordan öğrenmeye ihtiyacımız yok. Yıllardır sizden dinlemekteyiz!


Rapora gelince, doğrudur bazı dinlemediğimiz belki de çok önemsiz ama "dallasvari çekişmeler" tarzı gülüp geçeceğimiz sizin için "acı" ve  bizim için "komik" olan ek bilgiler edinmiş olduk.


CTP (BG) bence esas olarak sorunu geçmişinde aramalıdır.


İlginçtir "kırmızıyı atıp, yeşile bürünen" ama "sosyaldemokratız" diyen ve aslında eski Doğu Bloku ülkelerinin bir günde "Komünist Parti" tabelalarını söküp yerlerine "Sosyaldemokrat Parti" tabelaları astığında olduğu kadar "sosyaldemokrat" bir parti olduğu sürece CTP (BG) bu sorunlardan da kurtulamayacaktır.


Onca yılın "KP'lileri" kolay, kolay "sosyaldemokrat" olamazlar elbette. "KIBTEK" ve benzeri özelleştirme tartışmaları bunun en açık örneğidir. "AKEL" ile olan o eski "derin" kaynaşmışlıktan bir türlü kurtulamamaları da bir başka örnek!


Ayrıca bana kızacaklar ama gene de yazacağım: partinin "dinazorlarının" aralarındaki kavgaları da "KP" geçmişlerinde aramak yanlış olmaz. Ankara'da "kim kiminle birlikte oturuyordu" ve "kim kiminle geçinemiyordu" tarzı soruların analizini yapacak olursak bugün Mağosa ya da Girne'de ama elbette Lefkoşa ya da Lefke'deki şahsi kavgaların da nedenlerini anlamamız kolay olacaktır.


CTP (BG) tabanı ve o tabanın onca yıllık "yaşlı önderleri" hiç bir zaman geçmişlerinin ideolojileri ile bir hesaplaşma yapmaksızın kendilerini sosyaldemokrat ilan etmelerinin sonucu olarak bugün "her telden çalan" bir meclisi grubuna ve parti tabanına sahipler. Çünkü her üye bu konuda kendi "hesaplaşmasını ve yorumunu" yapmakta. Bunu en açık şekilde son seçimde seçilenleri izlediğimizde de görmekteyiz.


CTP (BG) içinde sadece "iyi ve kötü dinazorlar arasında" kavga yok. Aynı zamanda "gerçek sosyaldemokrat içeriklere sahip çıkmaya çalışanlar", "dogmatik sol partililer", "partiyi ya da sosyaldemokrasiyi feminist ve çevreci sınırlar içinde yorumlayanlar", "pragmatistler", "ille de makamcılar" ve daha niceleri arasında her geçen gün daha da açığa çıkan çelişkiler çatışması var.


"Özelleştirmeye karşı olmayı" sosyaldemokrasi sananlar, "dini red etmeyi" sosyaldemokrasi sananlar ve "Türkiye ile uyumlu olmayı" sosyaldemokrasiye ihanet sananlar da mevcut.


Tüm hepsi "çözüm" konusunda uzlaşabilse de en son koalisyonda izlemekte olduğumuz gibi "iktidar olma uğruna" onlarca yıl çözüm karşıtı bir "hanedan" ile her türlü işbirliği de "mübah" sayılabilmekte. "KP" geçmişinden kalma bir refleksle "UBP" ile işbirliğini red eden CTP (BG) aslında "ultra UBP" ile koalisyon ortaklığını "çok iyi birlikte çalışıyoruz" diye de pazarlayabilmekte.


Yine hem "yolsuzluklar" hem "KKTC'nin onca yıllık haklı olarak eleştirdiği ve red ettiği sistemi" konusunda çok hassas olan CTP (BG) bugün öyle bir koalisyon ortağına sahipki bu aslında tek başına "dev bir çelişki".


Aynı geçmişin başarısız hükümet dönemiyle olduğu gibi şimdinin atılan "tartışmalı" adımları ile de hesaplaşmayan CTP (BG) bugün "bu raporu kim sızdırdı" sorusuyla içindeki "tek haini" afaroz etmeye ve "düşmanı" dışarıdaymış gibi pazarlamaya çalışıyor.


Oysa sorun içeride!


En başta "KP" geçmişi ile ciddi bir hesaplaşma ve eğer hedef o ise "sosyaldemokratikleşme sürecini başlatma" zamanı geldi de geçiyor.


Ayrıca "gençleşme" konusunda da artık bu hedefin lafta kalmaması çok önemli.


Tüm bunlar benim bile şahsen "şaşırarak" izlediğim hızla gelişen ancak ABD, AB, Türkiye ve diğerlerinin neredeyse aynı "dili konuşarak" biçimlendirdiği ve finale hazırladığı "Çözüm Süreci" öncesi oldukça önemli. "Çözümün Partisi" hali hazırda içinde bulunduğu bu durum nedeniyle ve "çözüm karşıtı" "partnerleri" de göz önünde tutularak "çözümü yavaşlatan" bir konumda olmamalı.