Kendi adıma Ahmet Altan defterini kapatmıştım... Ara ara adamlarının saldırılarına maruz kalıyorum. Çirkin, hazımsız, terbiyesiz bir üslupla Tvitter’da, şurda burada kafa çıkarıp “tıynetlerini” sergiliyorlar.
Üzerinde durmuyorum.
Bir “mesajı” varsa, bunu başkaları aracılığıyla değil, kendi köşesinden, kendi sözcükleriyle dile getirir. Yoksa da, destursuzca her ortama dalıp sevimsiz bir görüntü oluşturan “adamlarına” mani olur; “Sizin yazdıklarınız bana fatura ediliyor, biraz sakin olun çocuklar” der.
Fakat, anladığımız kadarıyla, kendisinin de “sükûnete” ve “itidale” ihtiyacı var.
Birilerinin, derhal ve acilen, “sakin ol” demesi gerekiyor.
Fakat, sakin olamıyor şampiyon. Olmuyor...
Hırs ve husumet gözünü kararttığı için, “şuursuzca” saldırıyor.
Olmayana ergi metoduyla bile, eleştirilecek yığınla husus bulup çıkarabiliyor...
Bu, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Tony Blair çıkaracak ölçekte bir şuursuzluk...
“Ustalık” dedikleri bu olsa gerek...
Hemen belirteyim; başlıktaki ifade, usta yazar Ahmet Altan’ın son zamanlarda benimsediği yazarlık tutumunun ve muhalefet anlayışının özetidir...
Şimdi, “görevlendirilmemiş” (!) bir “adamı” çıkıp, “Başbakanı eleştiremeyenler, Ahmet Altan’a yönelik sistematik saldırılarını sürdürüyor” der mi, der!
Hep bunu diyorlar zaten...
Birilerinin Başbakanı eleştiremiyor oluşu, Ahmet Altan’ın son zamanlarda benimsediği “laikçi” ve “şuursuz” muhalefet anlayışını haklı çıkarıyorsa, demeye devam edebilirler.
Bu ülkede Başbakanı eleştiremeyen yazarlar var diye mi, Ahmet Altan bir sınıfsallıktan, bir aidiyetten, bir soydan, bir mahalleden bakmaya ve kendisine benzemeyeni “aşağılamaya” hak kazanıyor?
Bu ülkede Başbakanı eleştiremeyen yazarlar var diye mi, Ahmet Altan bir “geç Deniz Som vakası” olarak ortaya fırlayıp, “içki yasağı ve korku cumhuriyeti” edebiyatı yapıyor?
Bu ülkede Başbakanı eleştiremeyen yazarlar var diye mi, Ahmet Altan refiki ve partneri olmayan politikacılara en ağır, en galiz, en terbiyesiz sözcüklerle saldırma hakkı elde ediyor?
Bu ülkede Başbakanı eleştiremeyen yazarlar var diye mi, Ahmet Altan tüm aile efradıyla, kafa konforunu bozan gazetecilerle “taksici ve amele kavgası”yapıyor?
Şu cümledeki “ustalığa” bakar mısınız?
“Görebildiğim kadarıyla (Erdoğan)yaptığı her şeyi belli bir plan dahilinde ve doğrudan ‘başkanlık’ seçimlerini hedefleyerek yapıyor.”
Görüyor musunuz suçun büyüklüğünü?
Erdoğan Başkan olmayı hedefliyormuş, üstelik bunu belli bir plan dahilinde yapıyormuş.
Herkese ihale veremediği ya da para dağıtamadığı için de, bazılarını (bu bazılarını “milliyetçiler” oluşturuyor) içkiyi yasaklayarak, Çamlıca’ya cami yaparak kafalıyormuş.
Demek ki, yüzde 50 olarak ortaya çıkan oy yekûnunun altında sadece ihale ve para var.
Öyle mi Ahmet Altan?
Diyorum ya, böyle yazıları eskiden Deniz Som, Hikmet Çetinkaya ve Emin Çölaşan gibiler yazardı. Ama bu kadar çirkinleşmezlerdi.
HAMİŞ:
Taraf yazarları hemen gardını almasın... “Eyüp’te içki yasağı” konusunda Mustafa Akyol gibi düşünüyorum. Özel ve tahsisli alanlarda içki yasağı yanlıştır ama olur olmaz her yerde de içemezsiniz birader... Ayrıca, içki konusunda Amerika kadar “tutucu” olmadığımıza şükredin.
Hazirun “Senin Ahmet Altan’dan başka derdin yok mu?” diyecektir...
Bunu bana değil, her gün birilerine çakmak için fırsat arayan ve bulan, çoğu zaman da haksız olan Ahmet Altan’a söyleyeceksiniz... “Senin Erdoğan’dan başka derdin yok mu arkadaş? Her gün Kürtleri katlettiğini yazıyorsun; şu ana kadar 843 yazı oldu... Bu ne takıntı? Hatta bu ne patoloji!” diyeceksiniz.
(Star gazetesinden alınmıştır)