Akıl ve havsala sınırlarını aşan zulümler için, ‘sözün bittiği yer’ diyoruz. Oysa şimdi, ‘sözün yeri’ de bitti.
Zulüm desek, az geliyor.
Katliam desek, zayıf kalıyor.
Soykırım desek, yine karşılamıyor.
Holokost desek, ‘Holokost’ kavramına dahi haksızlık olur.
Bu koca dünya, Moğol İstilasını gördü.
Birinci Haçlı Seferi’yle, 1099’da Kudüs’ü işgal eden gözü dönmüş Haçlıların gaddarlığını da yaşadı.
Belki bugünkü insanlık ayıbıyla, ancak Kudüs katliamı kıyas kabul eder.
Kana susamış Haçlı-çapulcu sürüsü tarafından, Müslüman komşularıyla birlikte katledilen Kudüs Yahudilerinin torunları, bugün o it sürüsünü bile mumla aratacak katliama imza atıyor.
Kutsal bir zaman diliminde, Allah’a karşı oruç vazifesini yerine getirmek üzere ellik (sahur) vaktine uyanan, çoğunluğu kadın ve çocuk, 400’den fazla Gazzeli sivil, terör örgütü İsrail’in, tam da ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesinin beklendiği sıradaki insanlık ayıbına muhatap oldu.
O zalimlerin karşısında bir ordu yok. Bombaladıkları masumlar, yerle bir edilmiş evlerinin enkazına sığınmış vaziyette, savaşmaya değil, ibadete hazırlanıyor.
Zaten zalimin ablukası altındaki her günleri, oruç kıvamında yaşanıyor.
ZALİMİN BOMBASI ADRES Mİ SORUYOR?
Kurşun adres sormazmış. Sormasa bile, namludan çıkan kurşunun bir istikameti olur; o istikametteki hedefine varır.
Ya Siyonist köpeklerin dehşet bombaları?
ABD denilen zulüm makinesi ile ‘Batı’ denilen öteki ‘değersiz’lerin teşvik ve cesaretlendirmesiyle, yeryüzündeki tüm kuduz köpekleri bile utandıracak bir zalimliğe imza atan terör örgütü İsrail’in dehşetengiz bombaları, bırakın adresi; cinsiyet, yaş, din, dil sormadan vuruyor.
Kadın, çocuk, yaşlı demeden, insan bedenlerini paramparça ediyor, kuduz itlerin attığı dehşet bombaları.
Zulüm kavağı aştı. Orası öyle de, bu zulüm karşısında, neredeyse Şeytan bile “Yeter artık!...” diyecek hale gelmişken…
Asırlardır ‘değerler’ sakızı çiğneyen o medeniyet düşmanlarının sessiz onayına ne diyelim?
Hadi, sessizliklerine de tahammül edeceğiz; amma, kuduz it İsrail’in katliamlarını gerek maddî yardımlarla, gerek siyasî duruşla, gerekse cesaretlendirmek suretiyle destekleyen, teşvik eden mahlûkları nereye koyalım?
HADSİZ SAPKINLAR
Demokrasiymiş…
İnsan haklarıymış…
Çevre duyarlılığıymış…
İnsanî refah ve temel sağlık hizmetleriymiş…
Din ve vicdan özgürlüğüymüş…
İfade hürriyetiymiş…
Alın, hep dışınızdakileri köşeye sıkıştırmak için kutsadığınız ‘değer’lerinizi başınıza çalın.
İblis’in çocukları, akıllarınca, Yüce Yaratıcı’yı ‘kıyamete zorlamak’ gibi bir hadsizlik uğruna yapıyor, bunca şerefsizliği.
İstiyorlar ki, İslam Dünyası kıyam eylesin, İsrail’e çullansın, bir avuç Siyonist köpeği tükürükle boğsun…
Ve böylece ‘Armageddon Savaşı’ başlasın.
Sonrasında, Siyonistler ‘dünyalık’ için, Evanjelik sapkınlar da ‘Cenneti kazanmak’ için savaşsın.
‘Göklerdeki İsa’yı yeryüzüne indirip, ‘Tanrı’nın Krallığı’nı kursunlar…
Hâşâ, kimse Allah’ı bir şeye zorlayamaz. Sadece kendisini aldatır. Allah sabırlıdır, mühlet verir. Sonunda cezasını keser.
Bu Siyonist sapkınlar, tarih boyunca defalarca sürüldüler, katledildiler; ama yine de akıllanmadılar.
Doğrusunu Allah bilir… Emarelere bakınca, bu lanetli kavmin sonunun yakın olduğunu hissediyoruz.
Onlara bedduamız, Gazze’de ve diğer topraklarda acımasızca katlettikleri masumların diliyle olsun:
Yar Rab!...
Bu azgın ve yoldan çıkmış kavmi ve dahi cümle destekçilerini, ‘Kahhar’ ismin hürmetine kahreyle.
Yerlerini, yurtlarını tarumar eyle.
Ve insanlığı, bu İblislerin şerrinden de necis mevcudiyetinden de arındır.
AMİN…