1642 yılının Ocak ayında Kral Birinci Charles askeri güçleri ile Avam Kamarası’na yürüyerek emrine karşı gelen beş üyesini tutuklama girişinde bulundu. Ancak, bu beş milletvekili daha önce haber aldıkları için ortadan kayboldular. Bu tutuklama girişimi İngiltere’nin en kanlı iç savaşına yol açtı, Kral Charles da vatana ihanetten yargılandı ve idam edildi.
Kanlı iç savaştan sonra hiçbir kral veya kraliçe bir daha parlamentoya kafa tutmaya cesaret edemedi. Alınan ders hem demokratikleşme adımı oldu, hem de geleneklere, uygulamalara yansıdı ve törenler için resmiyet kazandı.
Bizler sıradan insanlar parlamentonun açılışı türenini yerinde izleyemeyiz ama görkemi her yıl televizyonlara yansır. Kral bu yıl kral olarak ilk kez bir açılış yaptı. Bu enteresan töreni ve barındırdığı ayrıntıları ele almanın ilgi çekeceği düşüncesiyle…
Hanedan başı her yol parlamentonun yıllık açılışını yaparak bir konuşma yapar. Kraliçe II. Elizabeth bunu 70 kere yaptı, son iki yılında yaşlılığı sebebiyle oğlu vekil olsa da.
Parlamentoyu açma töreni 600 civarında katılım ve saray süvari alayı eşliğinde yapılır. Kralın kendisi Buckingham Sarayı’ndan ayrılarak parlamentoya doğru giderken parlamentonun mahzeni olası bir devirme kumpasına karşı iyice aranır. Bu gelenek katoliklere daha fazla hak sözünün yerine getirilmemesi üzerine İskoçya’dan gelip İngiltere tahtına oturan Kral Birinci James’e karşı 1600’lü yılların başında yapılan başarısız suikast girişime işaret eder.
Törenle beraber her iki kamara üyeleri parlamentoda yerlerini almaya başlar, kralın mabeyinci başı tören boyunca bir milletvekilini rehin tutar ve tören sona erip kral sarayına güvenli bir şekilde dönünce serbest bırakılır. Bu gelenek de kralların parlamentoda zaman zaman istenmemelerini ve Kral Charles’ın halk temsilcilerini tutuklamasını sembolize eder. Bugün tamamen geleneksel olsa da rehin alma askerlerin eşliğinde gerçek bir tutuklama işlemidir.
Kral parlamentoya gelince Lordlar Kamarası’na doğru yürümeden önce onuncu kuşaktan amcası Kral Birinci Charles’in ölüm fermanının bulunduğu giyinme odasına alınır. Bunun sembolü parlamentoya saygısızlık eden monarşinin başına gelenlerin hatırlatılmasıdır ve bu yorum değildir. Herkes ne olduğunu, odanın ne anlama geldiğini bilir. Yine de krallığın simgesi bayrak gönderdedir Kral içeride olduğu sürece.
Kral nihayet kraliyetin simgesi olan tacını giyerek içeri alınır, karısı esliğindedir.
Bu sebeple krallar ve kraliçeler bu olayı sembolize eden ve Avam Kamarası’nın monarşiden bağımsız olduğunu temsilen buraya giremez, hatta kabul edilmez.
Black Rod denilen ve Lordlar Kamarası’nda giriş ve çıkışı düzenleyen/denetleyen kişi Avam Kamarası’na celb gönderir ama Avam Kamarası kapıyı yüzüne kapatır, çarparak. Bu kapı çarpmasının sesi ‘MECLİS BAĞIMSIZDIR’ anlamına gelir.
Sonra kapalı kapı üç kere vurulur, ardından açılır ve devamında Avam Kamarası temsilcisi lordları takip ederek tören odasına gelir, tahtın karşısına oturur ve majestelerinin konuşmasını dinler.
Parlamento açılış konuşmasında majesteleri ne der?
Pek birşey diyemez! Çünkü yine kısıtlanmıştır, halkın sesi olan hükümetin komutu altındadır. Konuşmasını hükümet yazar, kendisine verir ve okur. Düz, duygusuz, yansız ve monoton okuması beklenir ki tarafsızlığına gölge düşürmesin. Konuşmasına ‘Lordlarım ve Avam Kamarası üyeleri’ diye başlar ve ara ara ‘hükümetim’ ifadelerini kullanmak zorundadır. Bunun dışında yapabileceği birşey yoktur.
Konuşma herkes tarafından sessizlik ve saygı içinde dinlenir, alkış veya protesto olmaz. Hiç mi? Ta ki 1998 yılında Kraliçe İkinci Elizabeth yıllık açılış konuşmasını yaparken Lordlar Kamarası üyeliğinin babadan oğula geçmesi uygulamasının/kuralının iptal edildiği ilan ettiğinde İşçi Partisi mensupları kendilerini tutamadılar ve ‘Evet! Yaşa!…’ diye bağırınca ‘Lordlardan bir kısmı da ‘Olamaz, utanç…’ diye karşılık verdi. Kraliçe ne yaptı? Her zamanki gibi hiçbir şey…konuşmasına devam etti, bitirdi ‘Allah yardımcınız olsun’ dedi ve sarayına döndü.
Kral bu yıl konuşmasında ‘…çevre…’ dedi; ‘enerji’ dedi ve ‘yatırım’ dedi.