Yaşadığı süre boyunca, dünyaya “beş kuruşluk” da olsa faydası dokunmayan insanların sayısı öyle arttı ki…

Kendi nefsinden başka hiçbir şeyi kaale almayan bu tipler, karakterlerinin kendine sunduğu o “özgürlüğün” tadını doyasıya çıkarıyorlar!...

Çünkü; devletin önemli bürokratik kadrolarının, siyasi temsil alanlarının ve sivil toplum örgütlerinin önemli bir kısmı onların kontrolüne geçmiş durumda!...

Hatta, sağlık ve eğitim alanında hizmet üreten özel sektör de buna dahil…

Toplumsal alanı hesapsız-kitapsız bir şekilde bu arkadaşların insafına terk ettikten sonra, sonuçtan nasıl bir fayda umacaksınız ki?

Kişisel çıkarları için sınır tanımayan, “kamu malı” hassasiyeti gözetmeyen, sosyal sorumluluk nedir bilmeyen insanlara sürekli öncelik tanımak ve çaldıkları her kapıyı açmak; memleketi doğrudan uçuruma sürüklemekten başka bir şey değil!...

Ciğeri kedinin önüne koyup, ondan yememesini beklemek neyse; kurumları kendinden başkasına faydası olmayan tiplere teslim edip, sonra oradan toplumsal hassasiyet beklemek de odur!...

Ehliyet” ve “liyakat” konusundaki duyarlılığa şimdi eskisinden daha fazla ihtiyacımız var…

Yenidoğan Çetesi” başlığı ile öğrendiğimiz rezalet haberleri, anlatmaya çalıştığım durumun ufak bir göstergesi!...

Bu “liyakat” meselesi, sadece kamu kurumları nezdinde değil, özel sektör ve sivil toplum örgütleri genelinde de ele alınmalı…

Tüm bu örgütlerin içine iyice “enfekte” olmuş ve onları toplum adına bir şey üretemez hale getirmiş kişileri bertaraf etmek için zaman iyice daralıyor!...

Gerek Ülke genelinde, gerekse şehrimiz özelinde “telafisi imkansız zararlar” ortaya çıkmadan mutlaka bir şeyler yapmalı…

Sadece mahkeme kararları veya yasa değişiklikleri ile çözüm beklemek akıllıca değil…

Durumdan vazife çıkarıp, toplumsal bir “refleks” göstermeli…

Canlı tutulacak kamuoyu desteği ile birlikte her yerde “çürük ayıklama” seferberliği başlatılmalı…

Özellikle sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları nezdinde mesele kangren halini aldı!...

Buralar diğerlerinden daha fazla istismara uğradı!...

Yirmi yıldır, otuz yıldır bir kurumun başını tutan var!...

Yürümeye, konuşmaya mecali kalmamış ama koltuğa öyle sarılmış ki adam!...

İndirmek mümkün değil…

Bir çok meslek odası, sendika, dernek ve vakıf, sadece  egoların tatmin edildiği” merkezlere dönüştü!...

Geçenlerde yardıma muhtaç biri çıktı karşıma…

Verilmesi gereken maddi destek benim boyumu aştığından; durumunu bir yardım derneği yöneticisine bildirdim…

Sosyal medyada ve basında ne kadar büyük işler yaptığını sürekli reklam eden bu şahıs, iki aydır o vatandaşı oyalıyor…

Ne olur diyor, ne de olmaz… Garibim de umutla bekliyor!...

Tarım Bakanlığı’nın “tağşişli” gıda üreten firmaları teşhir ettiği gibi, böyle adamları da teşhir etmek lazım…

Ama öyle palazlanmış ve öyle güçlenmişler ki… Siyasette öyle dayıları var ki…

Çoğu kişi bunların şerrinden çekiniyor haliyle…

Kişisel olarak yapacak bir şey bulamıyor;  Allah’ından bulsun” demekle yetiniyoruz…

Bir ülkenin kalkınması; kamu ve özel sektör ile birlikte sivil toplum örgütlerinde neyi başarabildiğine bağlıdır…

Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü sadece “askeri” güçten ibaret değildi… Loncalar, vakıflar ve tasavvuf müesseselerince hakkıyla yerine getirilen sorumluluklar devletin bekasında çok önemli rol oynadı…

Bugün arzu ettiğimiz ölçüde kalkınamadığımıza göre, biz de bu kurumları yeniden “check” etme mecburiyetindeyiz…

Dünya zaten bir kıyamete doğru sürükleniyor… Nüfus 8 milyarı aştı… Durumu sürdürülebilir görmeyen güç odakları, herkesi kıtlık, savaş ve kitlesel ölümlerle tehdit etmeye başladı…

Bu önemli tehlike kapımızdayken, elimizdeki sınırlı kaynakları “egoist” kişilerin eline teslim etmenin intihar etmekten farkı yok!…

Sosyal sermaye denilen şey, ülkenin sahip olduğu moral ve motivasyon gücünün toplamıdır…

Çoğu krizde sosyal sermaye, paradan daha fazla iş görür…

Demokratik sürecin etkili işlemesi, toplumun güven düzeyinin artırılması, halkın talep ve beklentilerinin daha hızlı gerçekleştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması, sadece etkili bir  sivil toplum” desteği ile mümkündür…

O nedenle, maddi veya herhangi bir çıkar beklentisi gütmeden çalışması gereken sivil toplum örgütlerine fantezi gözlüklerle bakmamak lazım…

Ve oraları, fantezi peşinde koşanların elinden bir an önce kurtarmak lazım…