Bir tavuğun çöplüğü dürterek kendine yiyecek araması misali; zaman zaman ben de İnternet çöplüğüne şöyle bir dalarım… Kendimce değerli bulduğum medyalara rast gelince kopyalayıp arşivlerim…
Harşit Savunması ile ilgili ne var yok diye bazı yabancı portallarda dolaşırken; önüme Rusça hazırlanmış ilginç bir video düştü… Anladığım kadarıyla, Sovyet Bölgesinde lise statüsündeki öğrenciler için hazırlanmış bir tarih dersi videosuydu…
Oynatıcının ayarlar kısmından Türkçe altyazıya dönüştürerek izlediğim bu kısa filmin, size bir özetini çıkarmak istiyorum:
- Rus Çarı ve avenesi, Birinci Dünya Savaşıyla öncelikle Doğu Anadolu’nun tamamını almayı hedeflemişti. Prusya Cephesinde Almanya’ya karşı sadece mevcut sınırlarını savunma mücadelesi verecekti….
Doğu Anadolu’nun işgali tamamlandıktan sonra, İngiltere ve Fransa’nın da destekleriyle İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolü ele geçirilecek; Ege ve Karadeniz tamamen bir Rus denizi haline dönüştürülecekti…
İngiltere ve Fransa’nın Çanakkale’yi geçmelerini Rusya istemişti… Boğazlar geçildikten sonra İtilaf Devletleri, Doğu Anadolu Cephesinde kendilerinden yardım bekleyen Ruslar’a daha kolay ve daha hızlı yardım edebilecek; Rus Ordusu böylece iyice güçlenecekti… Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun işgali de bu şekilde tamamlanacaktı…
Durumu bu şekilde planlayan Rusya, Harşit Vadisi’nin doğusuna kadar gelmiş; artık kulağını Çanakkale ve İstanbul’a tutmuştu…
Daha ileri gidemiyordu… Çünkü, Harşit Vadisinde hem ummadığı bir savunma hattı ile karşılaşmış; hem de Anadolu’da tek başına ilerleyecek gücü ve mühimmatı kalmamıştı…
Çanakkale’deki kara ve deniz savaşları İtilaf devletleri aleyhine gelişince, Rusya’nın bütün hayalleri suya düşmüştü… Belli ki, artık oradan bir yardım gelemeyecekti…
Durum Harşit Vadisi hattında da pek parlak değildi… Özellikle milis güçlerle taarruz saldırısında bulunan Türkler, Rus Karargahlarını adeta cehenneme çeviriyordu!...
Savaştan umduğunu bulamayan Rusya aslında kazanan tarafta olmasına rağmen ilk pes eden devlet olmuştu!...
Çünkü Türkler, Rusya’nın bütün hayallerini yerle bir etmişti…
Ortaklarına Çanakkale’de geçit vermeyen o Türkler, onları da Harşit Çayının azgın sularında durdurmayı maalesef başarmıştı…
…
Evet, “Yakın Rus Tarihi” dersini işlerken konuyu aynen böyle anlatmış adam…
Konunun muhatabı, uğradığı hezimeti itiraf etmekte beis görmezken; biz kazandığımız destansı zaferleri çocuklarımıza unutturuyoruz!...
1961 yılında, ilçenin “Harşit” olan adını resmi kayıtlardan silerek, bu memlekete hangi hizmeti yapmış oldunuz bana söyler misiniz?
Şimdi “Harşit Zaferi” ni hangi ilde ve ilçede arayacak çocuklarımız?
O topraklardan bu ismi kaldırarak, o topraklar için canını vermiş on binlerce şehidin hakkına girmiş olmadınız mı?
Bu nasıl bir düşüncesizlik, bu nasıl bir aymazlık ya da bu nasıl bir ihanettir Allah aşkına?!...
Yapılan apaçık bir kültürel soykırımdır!...
Atalara saygı, ecdada vefa diye hiçbir şey aklınıza gelmedi mi “Harşit” kelimesinin üstünü çizerken?!...
1923’ten bu güne kadar, Harşit vadisinde onlarca mülki amir görev yaptı… Onlarca belediye başkanı oralardan geldi geçti…
Ne kadar üzüntü verici ki, hiçbiri durumdan vazife çıkarmadı…
Harşit Şehitleri için bir anıt yapalım; senede bir kez olsun ruhlarına fatiha okunmasına vesile olalım diyen çıkmadı!...
Şimdi yiğidi öldürüp, hakkını da verelim…
Bu toprağın çocuğu, Orman Genel Müdürü Mustafa Özkaya…
Kurumunda üst düzey yetkili olduğu andan itibaren bu konuda sorumluluk üstlenen ilk kişi…
Harşit Vadisi girişinde Genel Müdürlüğüne verilen eski taş ocağında, “Harşit Savunması Kültür ve Tabiat Parkı” inşa etmek onun fikri…
Harşit Savunması ile ilgili çalışmaları tek elde toplamak, o çalışmaları daha etkili ve daha fark yaratıcı hale getirmek için “Harşit Savunması Vakfı” kurmak onun fikri…
Espiye, Güce, Alucra, Tirebolu, Doğankent, Kürtün, Özkürtün, Torul ve Gümüşhane hattında taşın altına elini koyacak ne kadar adam varsa hepsini buldu, buluşturdu… Bir çatı altına topladı…
Harşit Savunması Tabiat Parkı’nın tamamlanması için gerekli ödeneğinin tamamını sadece kendi kurumunun bütçesinden karşıladı…
Yetkisi ve gücü dahilinde şimdiye kadar elinden gelenin fazlasını yaptı…
Ben de bir gönüllü akademisyen olarak onun emrindeyim ve daima yanındayım…
İki yıldır “Harşit Savunması Şehitleri” devlet töreni ile anılmaya başlandı, farkında mısınız?
Bu önemli ve tarihi bir başlangıçtır…
Mustafa Özkaya’ya bu nedenle gönülden teşekkür ediyorum…
Giresun Milletvekili Prof. Dr. Nazım Elmas…
Seveni var, sevmeyeni var… Beni ilgilendirmez…
Ama bu meselede, Mustafa Özkaya gibi, kolunu sıyırıp işe koyulan ikinci yetkili kişi!...
Onun da hakkını verelim…
İnşallah hakkını verdiğimiz, teşekkür ettiğimiz yetkili sayısı, mülki amir sayısı, belediye başkanı sayısı giderek artar…
Ve bu artış bizi çok mutlu eder… Çünkü, şehitlerin ruhuna dokunduğuna inandığımız her iş güzeldir… Ayrıca önemli bir vefa borcunun da itfasıdır!...