Şimdi sizlere, Suriye başta olmak üzere, bölgemizde yaşanan olaylarla ilgili düşüncelerimi kısaca aktarmak istiyorum…
Sadece Ülkemizin değil; Suriye’nin, hatta Irak’ın toprak bütünlüğü ve üniter yapısının her şartta korunması, değişmez politikamız olmalıdır.
Bölgemizin geleceğinde, DEAŞ ve PKK dâhil hiçbir terör yapılanmasına yer olmadığı en yetkili ağızdan alenen ilan edilmelidir.
Şu saatten sonra, PKK ve uzantıları eğer kendilerini tasfiye etmezlerse, mutlaka tasfiye edileceklerini bilmeli…
Zira, bu süreç artık kaçınılmaz bir gerçektir...
Kürt kardeşlerimize zulmeden, çocuklarını kaçırarak ölüme gönderen, kendileri dışında hiç kimseye hayat ve söz hakkı tanımayan bu katil sürülerini bölgemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan mutlaka çıkartmalıyız.
İçerde ve dışarda bölücü terör örgütü unsurlarına yönelik nokta operasyonlarımızı bir cerrah hassasiyetiyle sivillerin kılına zarar vermeden kararlı ve etkili bir şekilde sürdürmeliyiz.
Suriye’deki yeni yönetime bu konudaki kararlılığımız en başından söylenmeli…
Yakın zamana kadar bölücü örgütün arkasında duran Batılı ülkelerin de bu canilerden desteğini yavaş yavaş kestiğini görebiliyoruz...
Rahatlıkla söyleyebiliriz ki; PKK ve uzantıları için zaman kısalıyor, çember daralıyor, yolun sonu görünüyor.
Kimin eteğine yapışırsa yapışsınlar…
Kimin tetikçiliğini yaparsa yapsınlar…
Hangi yabancı odağa sarılırsa sarılsınlar…
Şunu çok iyi bilsinler ki kendilerini bekleyen acı akıbetten kaçamayacaklar.
40 yıldır, oluk oluk kanımızı emen bu beladan inşallah kurtulacağız.
Aramızdaki şu terör duvarlarını tamamen yıktıktan sonra Türkler, Araplar, Kürtler olarak hep beraber büyük bir kucaklaşmaya imza atacağız.
Barışın, huzurun, refahın ve kalkınmanın bölgemizin tamamına hâkim olduğu, çatışmalarla değil kardeşlikle anılan bir iklimi birlikte tesis edeceğiz.
Bu güzel günlerin şafağı artık sökmeye başlamıştır.
Bugünümüz nasıl dünden daha iyiyse yarınlarımız da bugünden çok daha iyi olacaktır.
Bölgemizdeki çatışmalar, krizler ve sorunlar çözüme kavuşmadan Türkiye ekonomisinin tam olarak ayağa kalkabilmesi mümkün değildir…
…
İfade ettiğim bu görüşlerde herhangi bir sıkıntı var mı?
Sosyal demokrat bir vatansever olarak üstünü çizeceğiniz bir cümle;
Ya da, ülkücü/milliyetçi olarak itiraz ettiğiniz bir satır, bir kelime?...
Veyahut, salt “vatansever” kimliğiyle bağdaştıramayacağınız ne var?
Tepkilerimizin, cevaplarımızın eskisi gibi bir temeli yok…
Ne söylendiğinden ziyade, kimin söylediğine o kadar odaklandık ki?...
Doğruyu yanlışı ayırt ederken, hiçbir şeyin içeriğiyle ve ne niyetle söylendiğiyle ilgilenmez olduk…
Aynı şeyi karşıdan biri yapınca sakıncalı görüyor, bizden biri yapınca normal sayıyoruz…
Karşılaştığımız çoğu durumun ahlakiliğini faillerin siyasi kimliği belirliyor…
Yazının başında “kendi görüşlerim” diye ifade ettiğim ne varsa, hepsi Cumhurbaşkanımızın tweetlerinden alıntı!...
Meğerse benim gibi düşünmediğini sandığım Sayın Cumhurbaşkanı bir çok meselede benim gibi düşünüyormuş!...
Fakat Cumhurbaşkanının düşüncelerini bir başkasının yorumundan öğrenmeye kalktığımda sonuç farklı oluyor ne hikmetse!...
Konuya ilişkin yorumum şu:
Futbolda tartışılan pozisyonlar genellikle bir “çizgi” ile alakalı…
Çizgiyi geçti mi, geçmedi mi gibi…
Bazı uyanık futbolcular, kendine avantaj sağlamak için hakemi ikilemde bırakan bu durumu çok istismar ediyorlar…
Birçok gazeteci ve siyasetçi de onlarla aynı karakterde!...
Çizgide oynamayı çok seviyorlar…
Ya da öyle talimat almışlar!
Doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösterme peşindeler…
Tabiri caizse, her fırsatta haksız yere verdirilecek bir “penaltı” kararını bekliyorlar…
“Ya tutarsa!” misali…
Çizgi üstünde gezen bu “oyuncuları” sevmiyorum…
İster “gazeteci” olsun, isterse siyasetçi…
Hiçbirini samimi ve dürüst bulmuyorum…
“Öyle de anlaşılabilir, böyle de anlaşılabilir” bir noktada hemen yere atıyorlar kendilerini…
Penaltı verilirse ne âlâ!.. O yanlış karar ve o karardan zarar görenler asla umurlarında olmuyor…
Ancak istedikleri sonuç olmazsa; hele üstüne bir de “sarı kart” görürlerse ortalığı yıkıp velveleye veriyorlar…
Attıkları çığlık, “yavuz hırsız, ev sahibini bastırır” misali karşılık görüyor!...
Futbolda olduğu gibi, gazetecilik ve siyasette de bu “çizgi oyuncularına” dikkat etmek lazım…
Bunları takıma kim aldı veya “çizgide oynayın” talimatını kim verdi bilmek lazım…