Bazen bir an geliyor "değer mi?" diye sormadan edemiyorsunuz.

Onca yılbaşı kutladığınız ve çok hareketli geçen bir yaşamda o çok doğal ve farkında olmadıklarınızın değerini unutuveriyorsunuz.

Milletvekili olduğum yıllarda bir gün Stuttgart'ta bir toplantıda aklınca bana sataşmak isteyen biri "Ozan Ceyhun, boş ver bunları sen Ermeni Terörü'ne karşı ne yaptın?" diyerek aklınca beni zor durumda bırakmaya çalışmıştı.

Adama baktım. Düşündüm. Ardından "Ben her ciğeri beş para etmeze hesap verseydim, bu soruya verebilecek bir cevabım olmazdı" dedim. Karga, tulumba uçtu salondan dışarı.

Gerçekten "değmiyor bazıları nedeniyle üzülmeye". Hak etmediğiniz suçlamalara ve yaşamınız boyunca yapmayacağınız cevabi açıklamalar nedeniyle katlanmak zorunda kaldığınız "haksızlıklara".

Evet "değmiyor" askerde ya da "güya katıldığı savaşta" aslında ya "sadece tuvalet temizlemiş olanların" ya da hiç bir zaman konuşmayan kahramanlar savaşırken "saklanacak delik arayan ödlekler" nedeniyle üzülmeye.

Çünkü her zaman en çok konuşan "ödleklerdir". Kahramanlık ve milliyetçilik hikayelerini ballandıra, ballandıra anlatanlardır aslında "ilk bir tarafı sıkıştığında vatanını satanlar".

KKTC örneğine bakacak olursak. İşte TMT. Bazılarının sandığının aksine çok şey okudum TMT hakkında ve insanlar tanıdım. Hiç bir zaman gazetelerde sayfalarca "biz TMT'de ne kahramanlıklar yaptık" diye yazmayan, bol, bol poz verip "kendilerini kutlatan kahramanları" hiç bir zaman fotoğrafını çektirmeyen ve yaşadıkları üzerine konuşmayan gerçek kahramanlar kederle izlerler ama susarlar. Onlara saygım sonsuzdur! Geçende biri daha vefat etti. Sayıları azaldıkça onlar adına konuşup onları istismar edenlerin de sayısı artmakta!

Türkiye'de de öyledir. Bir tarafta "teröre karşı biz savaştık" diye böbürlenenler. Diğer tarafta ise o karlı dağlarda gerçekten savaşmış ve savaşın ne olduğunu iyi bilen ve belki de hayatı boyunca bu konuda konuşmayacak olan "insanlar". "Çok konuşan ödlekler" değildir, insan olduğu için savaşın ne olduğunu bilen ve susandır gerçek kahramanlar. Onlarla yaşamda karşılaştığınızda ve terör konusu konuşulurken bazen ağızlarından kaçırdıkları bir kelimeyi duyduğunuzda anlarsınız karşınızda "neler yaşamış" bir insanın olduğunu. "Leş"! Ne "ağır" ve ne "insanlık adına talihsiz" bir kelimedir. Ama anlarsınız o kelimeyi kulllananın niçin kullandığını. Siz de içinizden derin bir saygı duyarsınız karşınızdaki sıradan ama aslında "biz sıradanların düşünemeyecekleri kadar zor bir cehennemden çıkmış" olana.

Yaşam böyle bir şey işte. Yaşayanlar bilir.

Haklı bir davanın yolunda giderken tek metotlarıdır karşınızdakilerin size çamur atmak. Benim özelimde "Alman casusu" dediklerinde sanırlarki bu şekilde yıldırabilirler beni. Bu denilene üzülmeye bile değmez! Zaten söylenecek ve verilecek cevap yoktur. Okursunuz. Yazana acırsınız!

2012 zor bir yıl oldu.

Bırakalım tüm dünyayı. Sadece bize ve bizim yanı başımıza bakalım yeter.

Ortadoğu sımsıcak. Suriye'de kanlı bir diktatöre karşı savaş devam ediyor. Sonunda insanlık kazanacak bedeli ağır da olsa.

Filistin'de çocukların bir yılbaşısı daha gasp edilmiş vaziyette.

Yunanistan çökmüş. Güney Kıbrıs yakında yeni bir Yunanistan olma yolunda. Ve biz AB ülkelerinde vergi ödeyen Türkler sırtımızda taşımaktayız bu iki ülkeyi. İstesek de istemesek de bu böyle.

O üyesi olmak istediğimiz ve bence de bu süreç sayesinde çok faydasını gördüğümüz AB acilen reformlar yapmazsa günün birinde "Almanya tarafından taşınamayacak kadar fakir bir birlik" olma tehlikesi ile karşı karşıya. Uyanık İngilizler boşuna başlamadılar "Titanik olmasından korktukları AB gemisinin sandallarını denize indirmeye!"

Türkiye'de en önemli davamız olan "ülkemizin karanlık faşizan geçmişi ile hesaplaşma kavgamız" devam ediyor.

Türkiye'nin demokratikleşmesi süreci devam etmek zorunda. Ancak bu şekilde bulunduğumuz bölgenin "güçlü, demokratik ve sosyal süper devleti" olma şansı var.

KKTC üzerine bir şey yazmama gerek yok. Yaşıyoruz tüm olanları, olması gerekip olmayanları.

Ve insanız! Bazen  olanlar "acaba" dedirtiyor ama sonra inancımız bizi yine geleceğe motive ediyor. Tüm yaşamımız boyunca olduğu gibi.

Aslında nefes almanın, su içmenin tadına varmanın değerini unuttuğumuzda yılbaşı geliveriyor ve bir yıl daha var olmuş olmanın değerini hatırlatıyor bize!

"Tanrıya şükürler olsun yeni bir yılın gelişini görmek güzel" diyebilmesi bile bir insanın mutluluk aslında.

2012 zor bir yıl oldu. Acılar yaşandı. 2013 bir anda "pespembe" olmayacak kesinlikle.

Ama yeni bir yıl. Yeni bir şans! Kaderimizin çizgisinde gideceğimiz yeni bir yol.

Evet her şeye rağmen yeni yılımız kutlu olsun ve insanlar 2012'den daha mutlu olabilsinler bu yeter!