Doğrusu tartışmanın nasıl başladığını bilmiyorum. Birden bire Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kemal Kılıçdaroğlu'na “alnımı senin kirli dudaklarına değdirmem” dediğini duydum televizyonda, o kadar. .

Fazla bir şey anlamaya, duymaya da gerek yok aslında, çünkü, başbakanın bu tür sözleri sarf etmesi için ne tür gerekçeleri olduğunu bilmemiz gerekmiyor. Çünkü adıgeçenin çok da haklı olması şart değil söylediklerinde. Kızması yeterli tüm bunlar için. Bu lafları etme fırsatı bekleyen, o fırsat geldiğinde de kullanmaktan çekinmeyen bir tarzı olduğunu biliyoruz. Politika yapmaktan anladığı bu başbakanın.

Bilmiyorum dedim ama yine anladığım kadarıyla, Kemal Kılıçdaroğlu, yapmayacağını düşündüğü bir icraatı yapması halinde onu takdir edeceğini vurgulamak amacıyla “yapsın alnından öperim” dediği için, başbakanın yukarıda alıntıladığım sözlerinin hedefi olmuş.

Alın, betimleme/imleme sanatımızda önemli bir bölgemiz. Takdir duygularını ifade etmek isteyenlerin öpmek için ilk yöneldiği yer alnımız malum. Bunda dini bir gerekçe de var muhtemelen, çünkü allaha ibadet için iman sahibinin secdeye ilk değen yeri de orası. Müslümanda bu özelliğinden ötürü öpülen alın, düşmanda neden ilk vurulan yer olur bilememekle beraber, secdeye varmayan bir alın ancak kurşunlanır herhalde diye de düşünmüyor değilim. Alnından vurmak deyimi, yok etme işini kesinleştiren bir ifade, ayrıca. Çok da ürkünç. Alnından vurulanın yaşama şansı var mı?Yok.

Erdoğan'ın, Kılıçdaroğlu'na alnını öptürmek istememesinin nedeni, her ne kadar başbakanın “kirli dudaklar”a olan itirazından ötürü “hijyenik” gibi görünse de, ben başbakanın bu kadar titiz olacağına inanmıyorum. Çünkü alından daha fazla ya da en az onun kadar kirli olduğuna inandığım “el” konusunda bu kadar katı değil örneğin. Mehmet Barlas'a yanağını okşatmışlığı vardır, hatırlarım. Bazı eller gerçekten çok kirlidir.

Uzun geçmiş zaman dilimlerine yayılmış bir öfkesi var başbakanın. O nedenle o geçmişten akıp gelirken bile öfkesi “hız” kesmiyor. Hani, kinci desem yeridir. Saklamaya çaba gösterdiği zamanlarda da patladığına tanık olunan bir öfke aslında onun ki. Kılıçdaroğlu'nun, hiç çekinmeden “başbakanın alnını öperim” demesi, Erdoğan'ın asla almayacağına inandığı bir tutum üzerine edilmiş bir laftır. Çabuk kirlenen bir bölge olarak Kılıçdaroğlu da herhalde başbakanın alnını öpmekten zevk almaz. Eh, hijyene herkes kadar o da dikkat ediyordur muhtemelen.

Bir diyaloğu sürdürebilmek için başbakanın dağarcığında sadece bunlar var, maalesef. Benzeri söylemleri daha önce de dile getirdi çünkü çokca. Heykele de insana da yaklaşımını aynı söz dağarcığından kelimelerle sürdürüyor. Heykele ucube, Nuray Mert'e namert, Kılıçdaroğlu'na kirli dudak, bu dağarcıktan düşenler. Fazlası yok.

Pek ünlü birine bir arkadaşı, tabii ki küçültmek amacıyla, paketlediği dışkılığını gönderince, kızması, tepki vermesi gereken ünlü kişi, tam tersine o arkadaşına en güzel yiyeceklerden oluşan bir sepet yollar karşılık olarak. Nedenini soranlara da “herkes kendi sofrasında ne yerse onu ikram eder karşısındakine” diye yanıt verir.

Erdoğan da dağarcığında olan ne varsa, ancak onunla sürdürebiliyor girdiği diyalogları. Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'nun kirli dudaklarından koruduğu değerli alnını, Malatya'nın Kürecik ilçesine, komşumuz İran'a karşı kullanılacağı çok belli olan NATO savunma sistemini, halka çaktırmadan kurdurduğu için ABD, takdir duygularıyla tabii ki, öpmüş bulunuyor. İsrail'e kafa tuttuğunu sandıkları için daha önce de Araplar öpmüştü Erdoğan'ın alnını. B2 arazileri yüzünden, müteahhitler, orman talancıları da Erdoğan'ı herhalde alnından öpmüşlerdir, kendilerine olan yararından ötürü.

Yani, başbakanın alnını öptürmekten çekindiği yok aslında. Kılıçdaroğlu “yok ille de öpeceğim” diyorsa, Türkiye'yi komşularıyla düşman eden dış politikasını, “büyük diplomasi” olarak değerlendirsin, Erdoğan'ın alnını anında karşısında bulur. Erdoğan, dudağın kirine değil, kendine yönelik iltifat gücüne bakar. Bakıyor da.

Birinin alnını herkese öptürmek istemeyişi herhalde kötü değildir. Erdoğan'ı eleştiremem bu yüzden.

Hem bana ne kimin alnını kime, niye ya da ne zaman öptüreceğinden. Erdoğan, kimin dudağını temiz kabul ederse ona öptürsün alnını.

Beni alnı açık olanlar ilgilendiriyor. Alınlarından öpüyorum onların.

Kirli el öpmediğimden, söylemesi ayıp dudaklarım da temizdir.