HÜKÜMET kanadından gelen ‘Kürtçe seçmeli ders’ terimine iki parti itiraz etti: Biri MHP, tamamen karşı olduğu için... Öbürü BDP, Kürtçenin ‘seçmeli’ değil, ‘eğitim dili’ olmasını istediği için...
BDP lideri Selahattin Demirtaş “Kürt çocuğu anasından doğarken dilini seçiyor mu ki, sen ona seçmeli ders sunuyorsun” diye belirtti bu tepkisini.
Bazı yazar arkadaşlar da “A’dan Z’ye doğru” diyerek Demirtaş’a hak verdiler.
MHP’nin tavrını da BDP’nin tavrını da, hiçbir araştırmaya dayanmayan, duygusal tepkiler olarak görüyorum.
İçinde yaşadığımız çağda, dünyada ve evrensel hukukta anadil konusu eğitimin bir parçası olarak görülürken, Kürtlere bunu tanımamak, Kürt milliyetçiliğini tahrik etmekten başka sonuç vermez; vermedi de... Seksen yıllık dil yasakları Kürtçeyi yok etmedi, şimdi günlük konuşmanın ötesinde siyasi ve edebi dil olarak kendisini gündeme getirdi işte...
Ayrı okullar neye yarar?
Eğitimde dil sorununa, uzun vadede barışa mı, çatışmaya mı hizmet edeceği açısından bakılmalıdır. Yaşanmış tecrübeler ve bilimsel araştırmalar dikkate alınmadan aşırı genellemeci yaklaşımların faturası ileride ağır olabilir.
Hatırlayalım, son derece gelişmiş ve sekülerleşmiş iki toplum olan Kuzey İrlanda’daki Katoliklerle Protestanlar arasındaki kavgayı... Yakın zamana kadar çok da kan akmıştı. Neden?..
Prof. Anthony Birch, geleneksel olarak eğitimin kiliseler tarafından düzenlendiğine dikkat çekiyor. Böylece Katolik çocuklar Katolik okullarına, Protestan çocuklar Protestan okullarına gitmişlerdir...
Ne demokratik değil mi?!
Türkler Türk okuluna, Kürtler Kürt okuluna gibi!
Fakat Birch, ayrı okullarda çocukların birbirlerine karşıt olarak sosyalleştiğini, bu yüzden ayrışmanın derin ve uzlaşmanın zor olduğunu anlatır. Ancak bu sakınca fark edildikten sonradır ki, 1990’lardan itibaren “bütünleşmiş eğitim” (integrated education) geliştirilmeye çalışılıyor. Birch, ayrı okullar yüzünden geçen asırlarda oluşmuş karşıt davranışların nasıl değişeceğinin henüz belli olmadığını da yazıyor. (Nationalism and National Integration, s. 111)
Karşıt nesiller yetiştirmek
Bizde de farklı eğitim dilleri yüzünden ayrı okullara gidilirse, aynı, hatta belki daha sert karşıt sosyalleşme olmayacak mı?!
Türk ve Kürt çocuklar aynı okullara giderek dostluklar, arkadaşlıklar geliştirmesin mi? Kızlar, oğlanlar âşık olmasın mı? Hiçbir ortak değeri paylaşmasınlar mı?!
Demirtaş’ın sözleri bilimsel araştırmalara değil, etnik ayrışmacı bir milliyetçilik radikalizmine dayanıyor: Kürt ana ve babanın çocukları “doğuştan bir dili seçmiş” sayılacak ve eğitim kurumları etnik kimliğe göre belirlenecek! Peki, insanların nüfus kaydına etnik kimliklerini mi yazacağız, hangi çocuğun nereye gideceğini belirlemek için!
Dünyada bunun örneği kaldı mı? Niye kalmadı, nelere yol açtığı acı tecrübelerle görüldüğü için değil mi?
Kamu hayatında ve kurumsal ilişkilerde ayırımcılığa yol açmasın diye nüfus kaydından din hanesinin bile kaldırılmaya başlandığı bir çağda üstelik!
Kürtleri yok sayan bir eğitimin Kürt milliyetçiliğini nasıl provoke ettiği ortada... Buna karşılık, öbür uç olarak, ayrı Kürt okullarının açılması ve etnik kimliklere göre sosyal bilgiler verilmesi ise, gelecek nesillerin hem bilgi hem duygu olarak birbirlerine karşı bilenerek yetiştirilmesi olacaktır! İç içe geçmiş bir ülkede bunun sonucu nasıl bir felaket olur, hep beraber düşünelim.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)