Geçtiğimiz Eylül\'de \"Ahmet Altan ve Mavi Marmara\" başlığı altında yazdığım yazıda, Altan\'ın Mavi Marmara konusunda IHH\'yı \'cihadçılıkla\' yaftalamasını, aynı konuda hükümetlerin görevlerinden birisi de sivil toplum kuruluşlarının eylemlerini yönlendirmekmiş gibi davranarak AK Parti hükümetini IHH\'yı engellememekle suçlamasını, eleştirmiştim.

Ahmet Altan\'ın Başbakan ve Dış İşleri Bakanı\'nı \"Osmanlı mirasçılığı\"yla, \"sultanlığı benimseyerek gerçeklerle bağını koparmak\"la taltif ederken, hükümetin İsrail politikasına destek veren medyanın tavrını da \"emperyal bir gücün fütühat hazırlığı\" olarak kodlamasını yanlış bulduğumu belirtmiştim.

Buraya kadarını o yazıyı okuyanlar bilir; bilmedikleri; yazıya, içlerinde başörtülülerin, mütedeyyin kesime mensup olduğu su götürmez gözüken okurların şaşırtıcı sertlikte tepki gösterdikleri, hakaret düzeyine ulaşan mesajlar gönderdikleriydi. O yazıyı yazan, tüm yazdıklarını vicdana olduğu kadar, İslam\'ın da terazisine vurmaya gayret eden bendeniz; o yazının konusu da dindarların yönetiminde bulunan ve kimliği-kurumsal kişiliği bal gibi ortada olan IHH gibi bir sivil toplum kuruluşuydu. Eleştiriye bahis olan da, dindar kesime mensup olmayan, meselelere İslami nazarlarla bakmadığı aşikar olan Ahmet Altan\'la İsrail\'di.

Ancak belli ki, dindar genç kuşaklar nezdinde çoktan efsane olmuş Altan, uğruna muhafazakar yazarlara hakaretler savurulabilecek ölçüde kıymetliydi. Taraf\'ın Yayın Yönetmeni, belli ki kutsanmıştı ve dili ne söylerse söylesin bu yüceliğe halel gelmeyecekti. Hayır, yazarından, okuruna, işvereninden bürokratına dek genişleyen iştigal dallarındaki çoğunluk İslamcıların, bin yıllık aşağılık kompleksinden sözetmeyeceğim. Bu kesimlerin bugünden itibaren bin yıl süreyle iktidar olsa da, bu kompleksin düzelmeyecek ölçüde derinlerden geldiğinden de.. O, uzun mesele...

Meselem, Taraf\'taki eksen kayması. Giderek belirginleşen, makul olanla makası giderek açılan, hükümete bir düşmana açarcasına harp ilan eden o öfkeli dil.

Taraf\'ın kurulduğu günden bu yana yaptığı ezber bozan, hatta \"efsanevi\" sıfatını hak edecek cesaretteki yayınlarına laf etmek, Türkiye\'nin demokratikleşmesi sürecindeki işlevini inkar etmek elbette mümkün değil.

Ancak Altan\'ın bu ülkenin Başbakanı\'na, tam da kemalistleri eleştirdiği yerden, elitizmin fildişi kulesinden kibirli kibirli akıllar vermesi de teşrihe muhtaç bir görüntü arzediyor artık. Fark etmiyor musunuz? Taraf son zamanlarda siyasete bir oyun çiti çiziyor, o çitin dışına çıkanı da sopayla döve döve tekrar içeri sokuyor. Göreve geldiği günden bu yana alaşağı edilmeye çalışılan bir Başbakan\'a, partisi kapatılmanın eşiğinden dönmüş, çok kısa süre öncesine dek darbe planlarının hedefinde olduğu ortaya çıkmış, vesayetle boğaz boğaza gelmiş bir Başbakan\'a \"zavallı\" diyebilmek, aklın ölçeğine sığabilir mi, mantık kalıbına oturtulabilir mi? Medya patronları tarafından pijamalarla karşılanan bir Başbakan olsaydı Erdoğan, Altan\'ın sıfatına \"amenna\" diyebilirdik ama, yani Allahaşkına Başbakan bunu mu hak ediyor?

Taraf\'ın MİT mevzusundaki tavrı ayrıca incelenmeyi gerektirecek ölçüde çelişkiliydi. Neredeyse \"Güneydoğu\'yu verelim gitsin\" diyebilecek tıynette bir yayın politikası olan gazetenin, savcıların MİT Müsteşarı Hakan Fidan\'ı Oslo görüşmelerinden başlayarak MİT-KCK ilişkileri nedeniyle sigaya çekmek istemesini bu kadar olumlu karşılaması tuhaflığın daniskasıydı. Taraf, nasıl savcıların arkasında durdu, bendeniz anlayamadım. Kürt meselesi, açılım, barış getirecekse masaya oturmak filan, hangi Kaf dağında kaldı?

Hükümetlerin yapıp ettikleri sebebiyle hem medyaya bilgi, hem de kamuoyuna hesap vermeleri gerektiğine inanan birisiyim, ancak sözgelimi milliyetçi bir gazete yaptığında tuhaf karşılanmayacak olan \"Hakan Fidan karşıtlığı\"nın Taraf gibi bir gazete için turnusol işlevi gördüğü kanaatindeyim. Öyle ki, hükümet yetkilileriyle Taraf arasında bizim bilmediğimiz gizli ve kişisel bir husumetin olduğu, Taraf\'ın ne ile ve nasıl olursa olsun \"vurmayı\" görev addettiği yönünde bir algı oluştu, oluşuyor artık kamuoyunda.

Çünkü Taraf\'ın yaptığı artık gazeteci eleştirisinin çok ötesinde... Başbakan\'a ömür biçenlerin dediğini hiçbir eliminasyon kriterine tabi tutmadan olduğu gibi basmanın bu ülkeye faydası ne olabilir mesela, sorabilir miyim Altan\'a?

Değinmeden geçmek olmaz, Başbakan Başmüşaviri İbrahim Kalın\'ın Stratfor yazışmaları ve O\'nun hakkında ABD\'lilerin söyledikleri Taraf\'ta çarşaf çarşaf yayınlandı. Bu yayınların \"gölge CIA\" denilen Stratfor üzerinden İbrahim Kalın\'ı CIA ile ilişkilendireceğini Tarafçılar akıl etmemiş olamaz; o halde Kalın\'ın görüşüne bile başvurulmadan, bazılarının \"iftira\" olarak nitelediği bu belgeleri yayınlamak, son günlerdeki moda tabirle \"rövanşist\" bir çalım gibi gözükmüyor mu size de?

Gerçi İbrahim Kalın, uzun tekzibinde özetle \"Özellikle dış ilişkilerle ilgili bir Başbakan Başmüşavirinin öncelikli görevi, yerli ve yabancı uzman, akademisyen ve gazetecilerle görüşerek Türkiye\'nin politikalarını anlatmaktır. Stratfor\'un ve Taraf Gazetesinin ima ve iddialarının tersine bu görüşmelerin hiç bir gizli niteliği yoktur.\" açıklamasını yaptı yapmasına ama, sonuçta kamuoyunda CIA\'le ilişkilendirildiği de ortada. İşin gerçeğini bilemem elbette, ama eğer yayınlananlar Kalın\'ın iddia ettiği gibi gerçek dışıysa, bu durum kendisini dünyanın en büyük haksızlığına uğramış mazlumuna dönüştürmeye kafidir. İnsanların siyasi kariyerlerini bitirmeye niyet ederken bile el insaf, biraz vicdan demek gerektiğini hatırlatmanın yeri değil midir?

Yeni Şafak