Başbakan Erdoğan, S&P'un Türkiye'nin kredi notunu durağana çevirmesi üzerine dün yaptığı konuşmada 'seni kredi değerlendirme kuruluşu olarak tanımıyorum, diyebilirim' deyince aklıma çok bilindik bir Karadeniz fıkrası geldi. Bilmeyenlere anlatayım, bilenlere hatırlatayım.

Bir gün sahtekar Temel, Dursun'un parasını iç edip dolandırmış. Dursun da ne yapsın hemen mahkemeye gitmiş. Hakime 'Temel beni dolandırdı hakim bey, paramı aldı ama geri vermedi' demiş. Eh hakim de ne yapsın, hemen Temel'e 'Sen bu Dursun'un parasını aldın da niye geri vermedin?' diye sormuş. Temel durumdan sıyırtacak ya, ortada şahit de olmayınca 'Haçan ne dolandırması, ben bu Dursun'u hiç tanımayrum ' diye cevap vermiş. Dursun ise bunu duyunca delirmiş ve 'ula sen beni tanımayursan ben seni hiç tanımayrum da' diye haykırmış. Paralar da gitmiş tabi...

Başbakanımızın, bakanlarımızın Türkiye'nin kredi notunun düşürülmesi üzerine ciddi tepki gösterdiği S&P, 1800'lü yılların ikinci yarısında kurulan ancak 1940'lı yıllardan bu yana etkinliği giderek artan bir finans kuruluşu. Bu tip şirketlerin vazifesi şirketlerin ve devletlerin yapılarını, potansiyellerini, kırılganlıklarını ve zayıflıklarını analiz ederek o ülkeye ya da şirkete kredi verilmesinin riskli olup olmadığını belirlemek. Bu tip şirketler küreselleşmenin hız kazanması ve buna paralel olarak ekonomik krizlerin küresel etkiler yaratmaya başlamasıyla önem kazanmış durumda. Tüm dünyayı aynı standartlar altnda değerlendiriyor, risklere ve fırsatlara dikkat çekiyorlar.

S&P, Moody's, Fitch gibi kredi değerlendirme kuruluşlarının verdikleri notlar, günümüzde yatırımcı şirketler ve finans kurumları tarafından çok önemli bir rehber niteliğinde. Bu yüzden zaman zaman notları kırılan devlet yönetimlerinden sert tepkiler görmeleri de söz konusu oluyor. Nitekim ağustos 2011'de S&P'nin tarihte ilk kez ABD'nin kredi notunu düşürmesi üzerine, Obama da 'bazı kredi derecelendirme kuruluşlarının ne dediğine itibar edilmemesi gerektiğini ve ABD'nin kredi notunun daima ama daima üç A olduğunu' söyleyerek tepki göstermişti.

ABD'de tepkiler bununla kalmayıp bazı kurumsal reaksiyonlar da gösterilmişti. Örneğin  ABD Sermaye Piyasası Düzenleme Kurulu SEC, S&P'ye, dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin ''AAA'' olan uzun vadeli kredi notunu ''AA''ya indirirken uyguladığı hesaplama tekniğini sormuş ve notun düşürüleceğini önceden bilen kişilerin listesini de istemişti. ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner ise S&P'nin kararının korkunç olduğunu ve ABD bütçe matematiği konusunda hayret verici bir bilgi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyerek istifaya kalkmıştı.

Benzer bir biçimde bir kaç ay önce Euro bölgesinden 9 ülkenin birden kredi notunun düşürülmesi üzerine Avrupa'dan ciddi tepkiler yükselmiş, Fransa Maliye Bakanı Francois Baroin, 'Ülkenin ekonomi politikalarını belirleyecek olan hükümet, özel sektör ve piyasalardır. Fransa'nın politikalarına kredi ajansları karar veremez' diye resti çekmişti. Hemen ardından Moody'sin Fransa'nın kredi notunu AAA olarak açıklaması üzerine Sarkozy meydanlara çıkmış ve 'Bir kurum notumuzu düşürdü, diğeri aynı yerde tuttu. Dün konuşanlar bugün neredeler' tarzında futbol maçı yorumlar gibi ifadeler kullanmıştı.

Görüldüğü kadarıyla bu kredi derecelendirme kuruluşları iyi şeyler söyledikleri müddetçe canımız ciğerimiz, notumuzu düşürdükleri zaman da hasmımız konumunda olacaklar. Nitekim bir önceki açıklamasında notumuzun yükselten S&P'u o gün severken, Yunanistan'ın notunu yükseltip bizimkisini düşürdüğü bugün ideolojik davrandığını söyleyebiliyoruz. Şahsen ben her zaman bu işlerde biraz politika olduğuna inananlardanım. Bu yüzden 'muhtemelen dün de ideolojik davranıyorlardı' derim soran olursa. Şimdi geldiğimiz nokta ise  ne mi olacak? 'Ha onlar bizi tanımayurlarsa, biz onları hiç tanımayruz'. Yarın tanışırız yeniden belki.

(Akşam gazetesinden alınmıştır)