Başbakan Erdoğan’ın kızlı erkekli yurtlar konusundaki açıklaması 2 gündür gündemin en popüler konusu. Her ne kadar karma yurtların ayrıştırılması mevzusu Ağustos’tan bu yana konuşuluyorsa da, daha önce bakan Suat Kılıç’ın ve Yurtkur’un gündemindeyken, şimdilerde başbakanın söylemine dahil olması sebebiyle, artık herkesin dilinde.
Aslında karma yurtlar konusu sanıldığı kadar sorunlu bir uygulama değil. Yurtkur’un açıkladığına göre aynı yurt kompleksinin içinde kalan öğrenciler bile ayrı bloklarda konaklıyor, sadece yemekhane ve kantini ortak kullanıyorlar. Özel yurtların durumu da birkaç örnek dışında çok farklı değil. Zira çoğunluğun talebi kız ve erkeklerin bir arada konaklamasının belirli sınırlamalar dahilinde olabilmesi. Herkesin evladı kıymetli ve güvenliği, konforu sağlanmış bir ortam, en az okuldaki eğitim kalitesi kadar önemli. Üstelik dünyanın her yerinde de ailelerin ve öğrencilerin en çok ilgilendiği, üniversite seçimlerini en fazla yönlendiren unsurlardan bir tanesi. Yurtların durumu, tartışılması ve geliştirilmesi gereken çok önemli bir eğitim tamamlayıcısı. Birçok boyutuyla değerlendirilmeli de. Lakin başbakan Erdoğan’ın dillendirdiği yönüyle, yani “muhafazakâr demokrat kimliğimize uymaz” boyutuyla ele alınması halinde kafalarımızda bazı sorular şekilleniyor. İlk sorum şu: Muhafazakâr demokratlığın sınırlarını kim belirliyor? Yurt mevzusuna böyle yaklaşmak “muhafazakârlıkla örtüşebilir” belki de, bunu o kimliğin “demokrat” kısmı ile nasıl örtüştürebiliriz? Olur ya, bir başka siyasetin iktidar olması halinde bütün ayrıştırılan yurtların karma yapılması kararının alınması uygun olur mu? Bir gün birileri çıksa ve “liberal, çağdaş, demokrat” kimliğimize kız ve erkek yurtlarının ayrı olması uymaz, hepsi karma olmalıdır dese, ona hiç ses etmeyecek miyiz?
Bir diğer sorumuz da şu: Devletin çocuklara velilerinden daha çok annelik-babalık yapma hakkı var mıdır? Devlet müdahale etme gereği duyduğuna göre babalar ve anneler çocuklarına velilik etmekten aciz, bu yüzden de herkesin velisi olma görevi devletindir demek durumunda mıyız? Devlet sadece yasaları değil, ahlaki normları da üreten bir mekanizma mıdır? Devlet bir ahlaki değeri diğerinin üzerine yerleştirme görevlisi midir? İktidar değiştikçe, ahlaki değerler de değişecek midir?..
Bütün bu yazdıklarımı tamamen boşa çıkaran argümanı da sona bıraktım. Üniversite öğrencileri 18 yaşını geçkin, reşit ve seçme hakkı olan bireylerdir. Herkesin bildiği gibi reşit bir insanın velisi olmaz. Küçük bir hatırlatma: Kanunen üniversiteler, öğrencinin izni olmadan velilerinin hiçbir talebine cevap veremez. Hatta yeni sistem çerçevesinde lise son sınıfta okuyan (18 yaşındaki) bir gencin ailesi de öğrenci istemeden o gencin notlarını dahi öğrenemez. Kısaca ne tip bir yurtta kalacağının kararı öğrenciye aittir. Eğer 18 yaşındaki bir gencin karma yurtta kalması engellenecekse, otellerde karma konaklamanın da yasaklanması gerekir. Zira mantığı aynıdır. O gençler ne velilerine, ne de devlete emanet edilmişlerdir. Onlar bağımsız bireylerdir. Siyaset ekseninin devletten çıkıp toplumu dizayn etme noktasına her geldiğinde bu tartışmanın çıkması son derece normal. Keşke herkes istediği tip yurtta kalsa, devlet de her türlü yurt hizmetini niteliğini artırarak öğrencilere taşısa.
(Türkiye Gazetesi'nden)