Türk dış politikası üzerine yüklenen ekonomi, enerji, politika, terör ve güvenlik bagajları ile birlikte temposunu azaltıyor sanılsa da tekerlek dönüyor. Kuşkusuz son dönemin en önemli gündem maddesi Suriye'de devam eden ic savaş ve kilitlenen diplomatik trafik. Lakin Suriye'nin dışında da bir dünya var ve dünya dengeleri yeniden şekillenirken diplomasimizin tek bir noktaya kilitlenmesi sağlıksız.

Bu hafta Türkiye'nin zirvesi çok yüksek düzeyde bir heyetle Azerbaycan'dan başlayan ve Ukrayna'nın ardından Bosna Hersek'e uzanan bir resmi ziyaretler trafiğine giriyor. Azerbaycan ile çeşitli sebeplerle dalgalanan ilişkilerimiz son dönemde yeniden kardeşlik moduna girmiş gibi görünüyor. İlki geçen yıl İzmir'de gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği toplantılarının ikincisi bu yıl Azerbaycan'ın Gebele şehrinde.

Gebele
bir turizm ve tatil cenneti. Yemyeşil dağlar, şık konaklama tesisleri ve tarihi derinliğiyle çok özel bir yer. Burada aynı zamanda Rusya'nın önemli bir radar üssü bulunuyor. Ancak Azerbaycan'ın yıllık kira bedelini 7 milyon dolardan 300 milyon dolara çıkartmak istemesi nedeniyle üssün bu bölgeden taşınması da gündemde. Rusya, Aralık ayında süresi dolacak olan üs anlaşmasının 2025 yılına kadar uzatılmasını istiyor. Bu üssün Türkiye, İran, Irak, Pakistan, Hindistan, Çin gibi yakın bölgeye ilave olarak Avustralya ve kısmen Afrika'ya kadar uzanan bir izleme alanı var. Bu arada Putin'in G-8 zirvesinde radar üssünü ABD ile ortak kullanma teklifinde bulunduğunu da belirtelim.

Azerbaycan
gerek bir enerji ülkesi olması, gerek ekonomik gelişim potansiyeli, gerekse coğrafi konumu itibariyle Hazar havzasının en önemli ülkelerinden birisi. Üstelik Türkiye ile birbiriyle bütünleşebilen bir siyasi ve ekonomik kimliğe haiz. Bu bakımdan Türkiye-Azerbaycan arasında imzalanan anlaşmalar çok stratejik işbirliklerine dair olmasa da önceki anlaşmaları tamamlayıcı nitelikte ve oldukça değerli.

Ermenistan
meselesi ise Türk dış politikasının açmaya çalışıp da açamadığı bir kilitli sandık niteliğinde. İçerisinde tarihsel travmalar, toprak kayıpları, onur kırıklıkları ve 600.000'e yakın öz toprağını bırakıp göç etmek zorunda kalmış Azeri var. Nitekim Aliyev'in basın toplantısında da belirttiği hassasiyet Azerbaycan Türkiye ilişkilerinin kırılma noktası. Başbakan Erdoğan'ın bu hassasiyete karşı verdiği 'her zaman Azerbaycan'ın yanındayız' mesajı bu nedenle oldukça hoş karşılandı.

İzlenimlerimi aktarmaya devam edeceğim.

(Akşam gazetesinden alınmıştır)