Türkiye ve KKTC sıcaktan kavrulmakta.
"AB'nin motoru" konumundaki Almanya'da ise Girne'de ya da İstanbul'da arayıp bulamadığınız serin rüzgarlar esmekte.
Bu bile bu yaz aylarında AB ülkelerinde lobi faaliyetleri için ziyaret nedenlerinden biri olabilir.
Evet! Sıcaklar berbat. Lefkoşa kenti hala kirli ve temizlenmesi uzun sürecek.
KKTC İç Politikası'na baktığımızda gazete ve televizyonlarda bol sayıda demeçler, açıklamalar ve suçlamalar var. Kısacası yeni bir şey yok.
Kamuoyu yoklamaları da bunu kanıtlamakta.
Son yapılan kamuoyu yoklamalarında iktidar partisi UBP iktidarda olmanın tüm dezavantajlarına ve yaşanmakta olan sorunlara rağmen birinci parti.
Ana muhalefet partisi ise erimeye devam etmekte. Konuştuğumuz kendi üyeleri bile bunu kabul etmekteler. Eğer eski başkanları bir girişimde bulunmaz ise partinin gidişatının "pek parlak olmadığı" inancındalar.
Aslında son kamuoyu yoklamalarının hepsinde tek kazanan konumdaki parti TDP. Onun başkanı Mehmet Çakıcı da şu anda Kıbrıs Sıcağı'nın uzağında serin Brüksel'de. Avrupa Parlamentosu'ndaki Liberal Grubun konuğu olarak AB başkentinde bulunuyor. Liberaller de haklı. Muhalefetten birini davet edecekler ise şu anda Mehmet Çakıcı'nın alternatifi yok.
Kamuoyu yoklamalarının asıl ilginç sonucu ise "Geliyoruz" diyerek twitter aracılığı ile hareketlenen DP'nin pek gelemediği. Üçüncü sırayı TDP'ye kaptırmış durumda.
Kısacası "kararsızları ve oyunu açıklamayanları" hesaba katmadığımızda UBP'nin muhtemel bir seçimden tekrardan iktidar partisi olarak çıkacağı açık. Büyük bir olasılıkla koalisyon ortağına ihtiyaç duyacak. "Kararsızlar" konusunda ana muhalefetin umudunun olması saf bir beklenti olur. "Türkiye'deki CHP'den daha başarısız" olarak değerlendirilen KKTC ana muhalafetini seçmek için fazla bir nedeni yok "kararsızların". Hali hazırdaki sorunları çözecek bir programı ve kadrosu olmadan alternatif olması çok zor "iktidara talibim" diyenin.
İç Politika'da özellikle gazeteciler için yazacak bol (dedikodu) malzemenin olacağı bir döneme giriyoruz. Özellikle UBP Kurultayı kamuoyunu çok meşgul edecek. Olsun. Sorun yok.
Yalnız tüm bu iç politik "geliyoruz", "toparlanıyoruz", "gidiyoruz", "başkan kim olacak" ve "ille de seçim istiyoruz" tartışmalarının arasında unutulmaması gereken bir gerçek var: Rumlar AB Dönem Başkanı ve boş durmuyorlar!
İç Politika için harcadığımız enerjinin bir kısmını gerekirse Temmuz ve Ağustos sıcağında da ve ardından Eylül'den itibaren daha enerjik bir şekilde lobi çalışmaları için harcamamızda yarar var.
Rumların elindeki tüm AB Dönem Başkanlığı avantajlarına rağmen "Kıbrıs Gerçeği'ni" kararlılıkla anlatmaya devam etmeliyiz.
Eylül ayının başından itibaren ağırlıklı olarak Brüksel'de ama Londra, Berlin ve Paris gibi başkentlerde de organize edeceğimiz çeşitli etkinlikler ile ya da zaten var olan etkinlikleri değerlendirerek AB Kamuoyu tarafından zaten "beceriksiz" olarak görülmekte olan "Rum Kesimi'nin dönem başkanlığında da Kıbrıs'ta adil bir çözümü asıl engelleyen taraf" olduğunu sergilemek zorundayız.
Bunu yaparken elbette kurultayları, iç politikaya yönelik demeçleri ve toparlanmayı ihmal etmeyelim.
Ancak KKTC sınırları dışında da KKTC'nin çıkarlarını hayati derecede ilgilendiren bir dünya olduğunu unutmayalım!