Konu o kadar önemli ki, maalesef bir “Pazar Yazıları”nı daha siyasete kurban vermek zorundayım.
***
Milliyet’i birbirine katan “İmralı Tutanakları” RTE’yi çileden çıkarmıştır, zira tutanaklara göre Başbakan kendi ikbali için Apo ile pazarlık yaparken cürmü meşhut halinde yakalanmıştır. Birkaç gün Apo’ya “ben böyle bir şey söylemedim!” demesi için baskı yapılmış, netice alınamayınca RTE Milliyet’e patlamış ve patronun ödünü koparmıştır.
***
Bugüne dek yalanlanmayan tutanakları “basit bir dedikodu” kaydı olarak görmeye kalkanları ise şu bilgi tamamen boşa çıkarmıştır.
27.02.2013 günü Radikal’de yer alan Rıfat Başaran’ın yazısına göre Apo’nun “yol haritası”nı ihtiva eden ve 3 ayrı noktaya yollanan mektupta da “Başkanlık Rejimi”ne atıf vardır:
“Mektubunda, başkanlık sisteminin tartışılabileceğini ifade eden Öcalan, AK Parti’nin bu sistemi hegemonik bir yapıya dönüştürmesi noktasında endişesini de dile getiriyor. Başkanlığın senato ve her kesimin temsil edileceği Meclis ayakları üzerinde yapılandırılabileceğini de ifade ediyor...Hükümetin yıl sonuna dek yeni anayasa vaadi Öcalan’ı ikna etmiş görünüyor.”
Mektuplarda da yer alan ve “Başkanlık Rejimi”ne atıfta bulunan ibare bugüne dek mektubun muhatapları tarafından reddedilmedi!
Artık ayan beyan açıktır ki “barış görüşmeleri” adı altında yapılan müzakerelerde TBMM’nin tek yetkili olduğu “Yeni Anayasa” da pazarlık konusu haline gelmiştir. RTE, TBMM’nin yetkisini Apo’yla paylaşmaya başlamıştır. Apo, BDP’yi “ikna edecek” ve Başkanlık rejimi için Yeni Anayasa’yı referanduma götürecek oy sayısı TBMM’de böyle temin edilecektir!
***
Müzakerelerii RTE adına kim götürüyor? MİT!
MİT’in de böyle bir yetkisi yok. Kendisine müzakere yapma yetkisini ancak MGK verebilir. Yetki verildi ise bu yetkiyi veren kişiler arasında MGK’yı oluşturan Cumhurbaşkanı ve ilgili Bakanlar dışında bazı komutanlar da vardır.
Peki (eğer söz konusu ise) verilen yetki Başkanlık Rejimi’ni tartışmayı kapsayabilir mi? Hayır! MGK, TBMM’nin tek yetkili olduğu bir konunun müzakere yetkisini, istese de, MİT’e veremez!
Verdi ise, bu durum “askeri-sivil ortak vesayet”in daniskasıdır. Demek ki; hâlâ, bazı komutanlar TBMM’den daha yetkilidir!
Kemal Kılıçdaroğlu bu soruları Cumhurbaşkanı’na sordu ve cevap alamadı.
Karanlıklar ortasında İslamcı RTE ile Stalinist Apo Türkiye için “Yeni Anayasa” hazırlıyorlar!
İşte ülkenin hal-i pür melali budur!
***
Kendisinden yardım istendiği için Başkanlık Rejimi’ni pazarlığa açan Apo ise karşılığında ne istiyor?
Hükümet yalakalarına göre “demokratik özerklik”ten vaz geçmiş! Doğru, artık çok yıpranan bu ismi kullanmıyor. Sadece Türkiye’nin “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”na koyduğu çekinceleri kaldırmasını istiyor.
Özerklik Şart’ı nelerden bahsediyor:
Yerel yönetimlerin
i) geniş özerkliği, ii) görev ve yetkilerinin anayasa ile belirlenmesi,
iii) bu yetkilerin merkezi idare tarafından zayıflatılmaması, iv) iç örgütlenmenin oluşturulması; v) gerekli mali kaynaklara sahip olunması, vi) seçilen organlardan oluşması ve vii) adem-i merkeziyetçilik anlayışının sağlanması “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” ile garanti altına alınıyor!
“Yerel yönetim özerkliği” kavramı “kurumların kendi öz sorumlulukları altında kendi hizmetlerini düzenleme hakkıdır.” şeklinde açıklanıyor.
***
Özerklik Şartı’nı inceleyen Von Brünneck özerk yönetimin dört basamaktan oluştuğunu ifade ediyor: “İlk basamakta yerinden yönetim, yalnızca ‘yerel yönetimlerin güçlendirilmesi’ anlamına gelmektedir. Yerinden yönetimin ikinci basamağı ‘bölgeselleştirme’ ve ‘bölgecilik’, üçüncü basamağı ‘federalizm’ ve dördüncü basamağı da ‘ayrılıkçılık’tır.”
Anlayacağınız
“Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” yerel yönetimlerin güçlendirilmesine açık olduğu gibi, bölgecilik/federalizm/ayrılıkçılığa da açıktır.
Özerklik safha safha birinci basamaktan dördüncü basamağa doğru genişletilebilir!
Ancak adı “demokratik özerklik” olmadığı için herkes rahat uyuyabilir!
***
“Analar ağlamasın” adı altında yürütülen “barış müzakeleri”nin RTE ve APO’nun ikbal beklentilerine kamuflaj olma ihtimali her geçen gün arttırıyor.
Bu uğurda Anayasa, kanunlar, yönetmelikler hiçe sayılıyor.
MİT ve MGK gibi milli ve siyaset üstü olması gereken kurumlar yıpratılıyor.
Hatta, Kılıçdaroğlu’nun “Apo ile müzakere yapması için MGK’da MİT’e yetki verildi mi?” diye sorduğu soruya cevap vermeyen Abdullah Gül de istemeden de olsa Cumhurbaşkanlığı kurumunu da töhmet altına sokuyor.
Bütün bunlardan sonra bu konuları sual edenlere RTE “hain” diyor!
Ne hazindir ki, artık koskoca Başbakan’ın azarlarını bile ciddiye almıyoruz. En azından bazılarımız kafamızın dikine gidiyoruz.
İşin iyice cılkı çıktı!
(Yurt gazetesinden)