Sosyal ve siyasi olgularda olağanüstü/olağandışı gelişmelerle karşılaştığımızda bu sıra dışı gelişmeye hemen bir anlam kazandırmaya çalışırız. İnsan beyni böyle çalışır. Hepimiz ama hepimiz eninde sonunda bir açıklamaya/sonuca/nedensellik ilişkisine ulaşırız. Ancak, oluşan kanaatimizi delillendiremez, kanıtlandıramaz isek yaptığımız iş sadece çapımız orantısında “akıl yürütmektir.”
“Akıl yürütürken” kullandığımız yöntem ise şu iki soruya cevap arar: 1)Bu gelişmeden kim çıkar sağlıyor? 2)Neden şimdi?
Ancak, olağanüstü gelişmenin ardındaki gizemi ararken bazen biz de olağanüstü/uçuk kanaatler ediniriz.
Yarı mizahi bir deyişle “komplo teorisi” geliştiririz!
Hâlbuki teori henüz kanıtlanamamış bilimsel önermeler anlamına gelmektedir. Hipotezlerin deney ve gözlemlerle birlikte desteklenmesi halidir.
Teori ile komplo çözmek biz ve yakın bölgemizdeki insanların hüneridir!
Bazı hızlı solcular ülkelerindeki her ama her gelişmenin ardında emperyalizmi ararken esasında işin ne kadar kolayına kaçtıklarının farkında değildirler. Onların elindeki şablon her sorunsalı çözer, onlar da düşünmek/analiz yapmak gibi ağır yüklerin altına girmezler.
Şablona uymayan her şeyi de ister analitik olsun, ister olmasın sistematik bir şekilde ret ederler!
Yeter ki “efkâr basmasın”!
(Efkâr=fikirler!)
***
Öte yanda, emperyal devletler etliye sütlüye katiyen karışmayan devletler değildirler. Dış politika analizlerinde emperyal devletlerin çıkarları üzerinden bir analiz yapmadan yanlış/doğru bir sonuca varmak mümkün değildir. Bu anlamda ben de elimde kanıt bulunmayan konular hakkında yaptığım çeşitli dış politika analizlerinde emperyal devletlerin çıkarlarını analiz etmeye çalışırım.
Ancak, “barış süreci” üzerine bir analiz yapmaya kalkılınca komplo teorisine hiç ihtiyaç kalmıyor.
***
30 yıldır PKK ile yapılan savaşta tam idamın geri gelmesi, BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi sert çözümler gündeme getirilmiş iken birden “barış süreci”ne dönülmesi hakkında: “a)bundan kim, hangi çıkarı sağlıyor, b)neden şimdi” sorularını sorduğunuzda iç politikadaki cevaplar aşikâr.
a)Erdoğan 2014’de başkan olmak istiyor.
b)PKK/BDP demokratik özerklik/federasyon için tarihi fırsat yakaladı.
PKK/BDP’nin yakaladığı tarihi fırsat ise:
a)içeride Erdoğan’ın başkanlık hırsı
b)dışarıda İran’ın Suriye üzerinden çevrelenmesi/kuşatılması stratejisine dayanıyor.
***
Dış desteği anlamak ve yorumlamak için bu kez komplo teorisine başvurmaya gerek yok. Obama’nın İsrail seyahati sırasında Netanyahu’nun Türkiye’den özür dilerken getirdiği özür gerekçesi her şeyi ayan beyan/ gizlemeden/saklamadan ortaya koyuyor:
“Değişen gerçekler, bölgedeki ülkelerle ilişkilerimizi yeniden ele almamızı gerektirdi. Suriye krizinin sürekli kötüleşmesi en önemli kaygımız. En çok korktuğumuz da Suriye’de kimyasal silahların terör gruplarının eline geçmesidir.”
***
Türkiye’nin Suriye’de oynadığı “Sünni kartı”nın Esad’a karşı hiçbir başarı sağlayamaması ve Suriye’ye Türkiye’den yollanan silahların El Kaide, El-Nusra Cephesi, Fetah el-İslam, Ahrar el-Şeham, Şükür el-İslam türü anti-Amerikan/anti İsrail terör örgütlerinin eline geçme ihtimalinin her geçen gün artması PKK’nın ve onun Suriye üzerindeki uzantısı PYD’nin ekmeğine hem yağ, hem bal sürmüştür.
Güneydoğu’daki olası “özerk Kürdistan bölgesi” hem Suriye’deki, hem İran’daki, hem de Maliki’nin İran’la ittifakında ısrarlı olması durumunda Irak’daki Kürtlere lojistik ve teknik destek vereceği gibi Batı ile Kürtler arasında köprü olacaktır.
***
Ancak, ilk hedef Suriye’dir. İran’ın Obama’nın iktidar dönemi bitene kadar halledilmesi şarttır! Onun için ilk adımda İran’ı kuşatmak üzere Suriye’deki Esad rejimi gidecektir. Ancak, ABD Irak’da düştüğü hataya Suriye’de düşmeyecektir. Ateşten kestaneyi bu sefer başkaları alacaktır.
Öte yanda Türkiye’nin “Sünni muhalefet ile çözüm” formülü bir fiyasko haline gelmiştir.
Şimdi sıra Suriye Kürtlerindedir!
***
Bu analize dayanarak iddia ediyorum ki, isteyen kendi şablonuna tapmaya devam etsin. Yakın dönemde:
a)Güneydoğu’da özerk Kürdistan kurulacak, b)Genel af çıkacak, c) Silahlar ve bir kısım PKK’lılar Kandil’e gidecek, d)Kandil değil kapatılmak, daha büyük bir şevkle Suriye’de PKK/PYD’ye lojistik ve maddi destek verecek.
Esad’ı bu kez de Sünni terörist örgütler değil ama Kürt örgütler yıkmaya çalışacak!
İsrail PYD’nın Türkiye ile birlikte en önemli destekçisi olacak!
(Yurt'tan)