Evvela, İmralı Heyeti’nin en önemli ismi Sırrı Süreyya Önder’e, Yüce Allah’tan acil şifalar diliyorum. İnşallah tez zamanda şifa bulur. Zira anlaşıldı ki, Terörsüz Türkiye sürecinin, onun gibi dürüst ve samimi ‘öncülere’ ihtiyacı var.

DEM Partisi TBMM Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Sezai Temelli, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u ziyaret ederek, devam eden ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinde gelinen durumu konuştu. Hadi şuna, ‘DEM Partisinin bazı taleplerini iletti’ diyelim.

Görüşme sonrasında, basın açıklamasını Gülistan Koç yaptı.

Onun ifadesine göre; DEM Partisinin, devam eden süreç kapsamındaki talepleri, ana başlıklar halinde şöyle:

-          Terör elebaşı Öcalan’ın cezaevindeki ‘çalışma koşullarının’ iyileştirilmesi,

-          Öcalan’ın sağlık koşullarına dair bazı istekler,

-          Öcalan’a uygulanan ‘tecridin’ kaldırılması,

-          İmralı Heyeti haricinde, farklı partilerden milletvekilleri, yazarlar, aydınlar ve gazetecilerin de Öcalan’la görüşmesini imkân tanınması,

-          Cezaevlerindeki PKK’lı tutuklu ve mahkûmlardan, sağlık durumunun kötü olduğu Adli Tıp Kurumu raporuyla belirlenmişlerin tahliye edilmesi.

-          Kovid Salgını döneminde, örgütlü suçlar dışındaki mahkûmlara tanınan infaz kolaylıklarının, örgütlü suçlardan tutuklu olanlara da sağlanması.

-          ‘Cezalarını tamamlamalarına rağmen’, İdarî Gözlem Kurulu kararlarıyla tahliyeleri engellenen mahkûmlar hakkında, ‘objektif kriterlere göre’ karar verilmesi.

-          Cezaevindeki ‘hak arayışları’ sırasında aldıkları disiplin cezaları sebebiyle şartlı tahliyelerde sorun yaşayan mahkûmlar bakımından, disiplin cezalarının yeniden düzenlenmesi.

GEREKSİZ AYRINTILARI GEÇİNİZ

Gülistan Koçyiğit, dile getirdikleri taleplerin, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç tarafından ‘dikkatle not alındığını’ ve bazı yasal düzenlemeler konusunda ‘çalışma sözü verdiğini’ söyledi.

DEM’cilere göre; gelecekte tekrar bir araya gelme konusunda ‘karşılıklı anlayış sağlandı’; ayrıca farklı heyetlerin İmralı ziyaretinin gündeme gelebileceği konuşuldu.

Aslında DEM Partisi Grup Başkanvekilleri tarafından dile getirilen yukarıdaki hususlar, normal şartlarda ‘küçük ayrıntılar’ sayılabilecek konulardır.

Sorun; Terörsüz Türkiye sürecinin, 40 küsur senedir Türk Devleti ve Milletine karşı yürütülen bölücü-saldırgan terörün oluşturduğu, hassas zeminde yol almaya çalışıyor olmasıdır.

Dolayısıyla, tam da sürecin bir an önce tamamlanmasının beklendiği bir vasatta, DEM’cilerin, ıvır zıvır konuları kamuoyunda gündeme getirmesi, pek de makul bir davranış olmuyor.

FİTNECİLER HAZIRDA BEKLİYOR

Zira, ne kadar önemsiz ayrıntılar olsa da, dile getirilen her mesele, kapalı kapılar ardında ‘bazı pazarlıkların’ yapıldığı gibi bir yanlış algıya yol açıyor.

Siz buna, sosyal medya çöplüklerinde eşinen FETÖ ağırlıklı çamurları da ekleyin… Sürecin selametine zarar vermeye müsait bir ortam oluşuyor.

Baksanıza… Mümtaz ve Türk olduğu kuşkulu bazı FETÖ tetikçileri, bulundukları inlerden kafalarını çıkarmaya başladı bile…

Anlıyoruz; kendi tabanınıza ve ‘kamuoyu’ saydığınız yerlere, “Bakın, çok da ucuza gitmiyoruz… Çatır çatır pazarlık yapıyoruz…” anlamına gelebilecek mesajlar vermek istiyorsunuz…

Kabul; 40 senedir arkanızda duran, size milyarlarca dolar/avro miktarı yatırım yapan Batılı dostlarınızı ‘teskin etmek’ gibi bir ihtiyaç hissediyorsunuz…

Dahası; 2015’te devirdiğiniz masa henüz ayaktayken, ‘kıdemli gazeteci’ kontenjanından, kendisini dağlara vurup, “Ne karşılığında silah bırakıyorsunuz? Bu kadar ucuza gitmeyin…” diye size gaz veren bazı müptezelleri, sonrasında milletvekili yaparak ödüllendirdiniz. Şimdi onlara da ‘bazı kazanımlar sunmak’ gereği duyuyorsunuz.

Belki içinde bulunduğunuz ‘hal’, bir ölçüde anlaşışla karşılanabilir.

Fakat unutmamanız gereken bazı katı gerçekler var:

GAZOZUN GAZINI KAÇIRMAYIN

Bu ülkenin insanları, çayı demlemeyi ve mümkünse biraz da uzun süre demleyerek içmeyi sever.

Ama aynı şey ‘gazoz’ için sözkonusu olmaz. Eğer gazozu DEM’lemeye kalkarsanız, gazı kaçar ve içilmez hale gelir.

Size uzatılan kadife eldivenin içindeki demir yumruğun ne demek olduğunu, en iyi Kandil’deki sefiller bilir. Devletin bir sabrı vardır ve anlaşılan o ki, o sabır tükenmek üzeredir.

Dolayısıyla DEM Partisi yöneticilerinin, süreç içinde kendiliğinden çözüm yolu bulacak bu tarz ayrıntıları, Türk Milletinin gözüne sokarcasına gündem haline getirmesine gerek yok.

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli, 22 Ekim çağrısını, ‘kendi kişisel çıkışı’ olarak yapmadı.

Geride kalan altı ayda anlaşıldı ki; Bahçeli’nin, siyaseten büyük riskler alarak teklif ettiği ‘silah bırakma ve kendini feshetme’ mevzusu, Türk Devlet Aklının bir kararıdır ve öyle ya da böyle uygulanacaktır.

Güzellikle veya kol bükerek…

Gazozun gazını kaçırmayın.