"Komünizmi Stalinist dogmatik" bir şekilde kısacası "sağlıksız" savunan AKEL'in Güney Kıbrıs'ı "perişan bir hale getirdiği" ortada!

Sadece Güney Kıbrıs'ı ekonomik olarak "batırmadılar". Kıbrıslı Türklere de en büyük "hainliği" yaparak Güney Kıbrıslı sağcılardan çok daha "şahin" olarak çözüme en yakın olunduğu zamanlarda da "adada adil çözümü" engellediler.

Annan Planı oylanırken "Hayır" oyları ile bu konuda gerçek yüzlerini de teşhir etmişlerdi. Ardından iktidarda da aynısını devam ettirdiler.

İktidarda iken beceriksizlikleri nedeniyle içi silah dolu konteynerler patladığında gitmeleri gerekirdi ama koltuğa yapışıp kalmayı tercih ettiler. İktidarda kaldıkları her gün Rumlar için kötü bir gün oldu.

Nikos Anastasiadis seçimi kazandığında "nasıl bir AKEL enkazı" devraldığının farkında değildi.

AKEL'in "batırdığı Güney Kıbrıs" Nikos Anastasiadis'in elinde patladı.

Kıbrıs'ın güneyinde halk çok kızgın.

Yanlış hedeflere yönelik olarak kışkırtılıyor.

AB ya da Almanya "batırmadılar", AKEL "batırdı" ülkelerini ama şimdi AKEL en önde olmak üzere "AB'ye ve Almanya'ya" söverek "kendi suçlarını" başkalarına yükleme sevdasındalar.

AB ülkelerinin bazıları makam araçlarının plakalarını "sivil plakaya" çevirmek zorunda kaldılar. Aslında bu bile AB üyesi bir ülke için "utanılması gereken" bir durum.

Maalesef AB üyesi olan bu ülkede başka AB üyesi ülkelerin büyükelçileri "diplomatik plakalarını" çıkarıp "sivil plakayı" keyiflerinden takmıyorlar. Saldırıya uğramamak için yapmak zorundalar.

Bazı AB ülkelerin büyükelçiliklerinin oturdukları evleri önünde eskiden AB ve kendi ülkelerinin bayrakları dalgalanırdı. Şimdi ise o bayraklar resmi açıklamaya göre "kirlendikleri ve yıkanmaları gerektiği" için indirildi. Gerçekte ise bayraklar hedef teşkil ettiğinden "güvenlik gereği" bu önlemler alınmakta.

AB büyükelçileri artık Güney Kıbrıs'ta "güvenlik sorunu" söz konusu olduğundan gerektiğinde ülkeyi hızla terk edebilmek için planlar yapmaktalar. Büyükelçilik çalışanları için en hızlı "güven içinde olabilecekleri yer" KKTC toprağı ve en hızlı adayı "terk etme olanağı" Ercan Havaalanı. Şaka değil gerçek!

AB ile "işbirliği yapıyor" diye suçladıkları Nikos Anastasiadis çok yıpranmış durumda.

Oysa adada çözüm için "doğru bir muhatap" olma şansı vardı.

Şimdi ise "makul çözüm önerilerini" ya da karşılıklı "Ercan ve Mağusa'ya karşılık Türkiye limanları" gibi jestleri halkına "anlatabilme" şansı şu anda "sıfır".

Ekonomik kriz çözüm konusunda aslında bir şans olabilir. Ancak "bu şansı" Rumlara anlatabilecek konumda bir "Rum lider sorunu" ortaya çıkmış durumda.

Bu nedenle sabırlı olmak zorundayız.

Özellikle TC Avrupa Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın deyişiyle gerçekten aklı başında Rum muhataplarımızı "Allah kurtarsın" demek yanlış olmayacak.

Biz KKTC tarafında "malüm şahıslardan dolayı" bu işi layıkıyla yapacak "kişi kim" diye düşünürken, Güney Kıbrıs'ta yapabilecek olanın eli, kolu bağlı durumda.

Bu nedenle "adada özellikle Kıbrıslı Türkler için adil bir çözüm" konusunda süreç beklediğimizden uzun süreceğe benziyor.

Hepimize "Allah kolaylık versin" diyelim  en iyisi.