KKTC söz konusu olduğunda hemen çok sayıda eleştiri dinlemek mümkündür ve işin kötüsü "hak vererek" dinleriz.

Ancak KKTC'de güzel gelişmeler olduğunun da altını çizmekte yarar var!

KKTC normalleşiyor.

İşte aynı AB ülkelerinde olduğu gibi artık bir toplumsal hareketimiz de var: "toparlanıyoruz" bu açıdan bir ilk ve güzel bir gelişme. Genç insanlar heyecanlanarak bu hareketi destekliyorsa bu onun başarılı olduğunu göstermekte.

"Toparlanıyoruz" siyasi partileri etkilemiş olsa gerekki DP'de "geliyoruz" modelini piyasaya sürdü.

"Geliyoruz" her ne kadar "yepyeni bir hybrid model olan toparlaniyoruz" gibi olmasa da hala "Serçe, Şahin ve Renault 12 gibi modelleri hatırlatan diğer partilere" göre DP'nin "geliyoruz" modeli hiç değilse bir "Çin işi Smart kopyası" olarak adanın kuzeyinde yeniliğe ayak uydurma olarak selamlanabilinir.

Sadece medya değil halk da ilgi göstermekte yeni hareket ve partisel çıkışlara.

Otomobil dünyasında olduğu gibi politikada da hep aynı modeli sadece korna sesini, far ebatlarını ve koltuk derilerini değiştirerek "yeni" diye sunduğunuzda insanları bıktırırsınız.

Bu nedenle "yepyeni daha cazip olabilir". Halk haklı olarak "yepyeni alışılmamış modeli" ilk önce inceleyecek ve "bakalım yol koşullarına dayanabilecek mi?" diye test edilmesini bekleyecektir. Ancak "yeniliğe aç olan" gençler bu modeli benimsediklerini şimdiden ilan etmeye başladılarsa onların anne ve babaları da kayıtsız kalmayacaktır.

Geçenlerde bir gazeteci arkadaşım "eskiden MİT yönetiminde değişiklik oldu mu, bizimle de görüşürlerdi ve onları tanırdık ve de bir şekilde bir muhabbetimiz olurdu şimdi ise artık bizlerden çok uzaklar" diyerek yakınmaktaydı. Oysa ne güzel! İşte bir normalleşme daha. Türkiye'nin en önemli kurumlarından biri aynı "Türkiye'de olduğu gibi" adada da ilişkilerini belirliyor ve çalışmalarını sürdürüyorsa buna sevinilinir. Geçmişteki sağlıksız durum demekki artık yok. Harika!

Bir gazetede de genelde "Türkiye'yi eleştirileri ile" tanıdığımız bir gazeteci TSK'yi "övmekteydi". "Yakında Barış Kuvvetleri Komutanı kim, onu bile bilmeyecegiz" derken KKTC'nin normalleşmekte olduğunu belgelemekteydi. Doğrusu da bu.

2002'den itibaren Türkiye'de başlayan "normalleşme süreci" nihayet adaya da ulaştı.

TSK'nın bu adanın kuzeyinde misyonu açık ve net. Türkiye'nin stratejik çıkarlarını korumak için var olan ve "sımsıcak Doğu Akdeniz coğrafyasında" yeterince görevi olan TSK'nın illa "Sivil İşler alanında" büyük bir enerji harcamasına gerek yok. O alanda da tüm duvarlar başka şemalar ve haritalar için değerlendirilecektir.

KKTC'de sivil alanda "Türkiye ve KKTC düşmanı çevreler ve faaliyetleri" ile ilgilenip gerekeni yapacak kurum ve kurumların da misyonu ortada.

Kısacası yaşamakta olduğumuz normalleşme "herkesin kendi işinden sorumlu olması" olayı.

Elbette bazı eskiden sadece "komutanlara yalakalık yapmaktan nemalanan" bazıları artık "ne yapacaklarını" bilememekteler.

Olsun onlar da KKTC'nin normalleşmesine ayak uydurup yeni muhataplar bulurlar artık!

Güzel olanı KKTC'nin de artık normal işleyen bir ülke olma yolunda olması.

Türkiye bunu başardı. KKTC de başarıyor.