Kişisel olarak acılarla geçti 2011 benim için. Herkesin yaşadığı, yaşayabileceği türden acılardı elbette. Bana özel bir durum değil yani. Ancak işin içine, önce ağabey, sonra anne kaybı girince, bunlara, sevdiğim arkadaşlarımın kayıpları da eklenince bu kişisel bir felakete dönüşüyor haliyle, saklayamam.

Dilekler bitmiyor yine de. Ama, geçmişe dönük (ne demekse) dileklerle boğuşup duruyorum bir süredir. Şu yeni yıla da annemle girebilseydim keşke deyip duruyorum, küçük bir çocuk gibi. Şimdi o yok. Onun olmadığı bir evde, sessizce oturuyorum. İki şeyi kesinlikle yap(a)mıyorum; biri koltuğuna ilişip, o güzel sesiyle eşlik ettiği şarkıların söylendiği televizyon kanalını, yanlışlıkla bile aç(a)mıyorum, ikincisi bir divanın kenarında duran boyunbağını bulunduğu yerden kaldır(a)mıyorum. Her şeyi değiştirdim evde, annemden kalan ne kadar eşya varsa dağıttım, belki hava değişir de bu süreci kolay atlatırım diye. İşe de yaradı doğrusu.

Yok olmak korkunç bir şey. “Annem artık yok” demek felaket bir durum. Üstelik nerede bilmiyorum, bir yerlerde ise eğer, bir gün, diyelim ki buluşuruz, benim cennetim de annemin bulunduğu yerdir diye düşünüp rahatlıyorum. Cennetini garanti etmek ne kadar iyi bir duyguymuş. Şaka bir yana, daha önce de yazmıştım, yine belirteyim; pek tatsız bir durum bu. Ellerinizden, ellerimizden kayıp gidiyorlar sevdiklerimiz. Bilirim sanırdım ama, insan çaresizliği neymiş, iyice anladım.

Şimdi, birkaç gün sonra yeni bir yıla gireceğim. Herkes gibi. Yeni yıla benimle birlikte bir sürü arsız, uğursuz da girecek. Geçenlerde yürekli gazeteci Lube Ayar’a, bir televizyon programında cinsiyetçi, ahlakdışı ifadelerle alçakça saldıran, Tahir Kıran, Ahmet Çakar, Ömer Çavuşoğlu, Rasim Ozan Kütahyalı adlı dört densiz örneğin. Elbette ömürleri uzun olsun, onlarla birlikte yeni yıla girecek oluşumdan yakınıp, adı geçenler ölsün falan dediğim yok tabii. Böyle bir dilek olur mu? Asla. Sadece, keşke gireceğimiz farklı yeni yıllar olsaydı anlamında söylüyorum. Dilek işte, saçma da olsa diliyor insan.

Çünkü bir yeni yılı daha ağzı ayar tutmayan, kötücül insanlarla birlikte yaşamak var. Mehmet Ali Erbil’le, şu Ersin Korkut’u sözüm ona aşağılayan o pek kötü yürekli kızla, Müge Anlı’yla, İdris Naim Şahin’le, Noel Baba’yla kavga eden tek şahsiyet Keşan Müftüsü’yle, Mehmet Ağar’la, Mehmet Ali Ağca’yla, Recep Tayyip Erdoğan’la, Cüppeli Ahmet’le, Amerikan yanlısı hoca efendilerle, laiklik yanlısı çapkın hoca efendilerle, Ogün Samast’la, Yasin Hayal’le, Perihan Mağden’le, Nagehan Alçı’yla, (çok var da aklıma ilk gelen bunlar, siz de kendi listenizi yapın) yeni yıla birlikte gireceğim, düşünebiliyor musunuz? Yani yeni olan hiçbir şey yok.

Bunların hiç bulunmayacağı yeni bir yıl yok mu? Olmalı. Var da aslında. Kurduğunuz yeni bir dünyada, yeni yılınız da, yeni yıllarınız da olacak elbette. O günler gelinceye kadar, yeni yıla birlikte girmekten mutluluk duyacağımız güzel insanlarla aynı saflarda olduğumuzu düşünüp keyiflenelim hiç değilse.

Şu Wall Street işgalcileriyle birlikte giriyoruz kendi yeni yılmıza, az şey mi? Pek sonuç getiremeyecek olsa da kök söktürüyorlar, yüzde 1 oranındaki sömürgenlere. Tahrir Meydanı’nda, hem batıya hem askeri konseye hem de, ayaklanmayı yarı yolda bırakan Müslüman Kardeşler önderliğindeki İslamcılara meydan okumaya devam eden laik, solcu direnişçilerle de kol kola giriyoruz yeni yıla.

Küba’yla birlikteyiz 2012’de de. Rusya’da onca olumsuz propagandaya rağmen, ikinci parti olma başarısını gösteren Komünist Partililer de beraberiz. Şili’de cunta artıklarına meydanları dar eden öğrenci hareketi de bizimle birlikte 2012’ye girmiş olacak. Ne kadar umudumuz varsa, hepsini beraber götüreceğiz kendi yeni yılımıza.

Nazım Hikmet her yıl bizimle zaten. Bu yıl da yanımızda. Can Yücel’siz olmaz, o da bizimle. Aslında sayımız bir hayli çok gördüğünüz gibi.

Tahir Kıranlar, Ahmet Çakarlar, Rasim ozan Kütahyalılar, Ömer Çavuşoğulları ile onlara denk düşen kim varsa, onlarla bu yeni yıla girmemeye karar verdim. Onları, kötücül dünyalarıyla baş başa bırakıyorum.

Yani, demek istiyorum ki arsız, uğursuz kendi yeni yılına, biz kendi yılımıza umutla, mutlulukla girmiş olalım. Herkesin kendi safına göre yeni yılı olsun. Ben benim yeni yılımda, kaybettiklerimi elbette hiç unutmayarak, sevdiklerimle birlikte olacağım.

Sizin de sevdikleriniz hep sizinle olsun.

Mutlu yıllar.