Hrant Dink’in katlinden sonra duyarlı kesimlerce sergilenen empatinin, hep gizli kalmış o şoven yanımızı ortaya çıkarmak gibi bir sonucu da oldu. Kendimizden başkasına tahammülsüzlüğümüzün, toplumda var olduğu iddia edilen hoşgörü masalına rağmen, nasıl iliklerimize kadar işlediğini bu empati çabası sayesinde gördük. Sadece etnik kimliğinden ötürü yaşamı elinden alınan bir Türkiye çocuğunun, öldürülmesine gerekçe yapılan etnik kimliğine “ben de Ermeniyim” diyerek sahip çıkma tavrı, inanılmaz bir milliyetçilik duvarına çarptı.
Kendisine “solcu” diyenlerinden ulusalcı, kemalistine kadar neredeyse herkes, Türklüğünün farkına, Hrant’a “ben de Ermeniyim” denilerek sahip çıkılması sayesinde varabildi. Bu çevreler büyük kaybımız Hrant Dink’e, kendilerini “titreyip” kendilerine döndürdüğü için minnet borçlu olmalılar.
İkiyüzlülük, bencillik, faydacılık bir toplumun özelliği olabilir mi? Olabiliyormuş demek ki. Enteli, danteli, İslamcısı, şucusu, bucusu, çok insani bir empatiyi, acıyı üstlenme çabasını, kendisini kurbanla özdeşleştirme erdemini dünyanın meselesi yaptılar memlekette. “Hrant’ın ölümünü kınamak, onun ölümüne üzülmek için Ermeni mi olmak lazım” türünden doğru gibi görünen bir itirazla çıkıyorlar karşımıza kimileri. Oysa aynı çevreler o kadar ikiyüzlüler ki, Solingen’de alman ırkçılarınca katledilen Türklerin cenaze törenlerinde “hepimiz Türk’üz” diye slogan atan duyarlı almanlarla, alman solcularına övgüler yağdırmışlardı. Yani başkalarının “Türk” olmasında sakınca yoktu bu çevrelere göre. Orada insani olan bu tavır, Türkiye’de Hrant ya da bir başka azınlık mensubu söz konusu olduğunda, insani değil, bölücü bir tavır oluveriyordu hemen..
Kimi doğruların, yanlış kişilerin dilinde dolaşması ne kadar kötü. Ertuğrul Özkök adlı medya figürü, geçenlerde “Ben Türk’üm kardeşim” başlıklı yazısında insan olmak neyimize yetmez benzeri cümleler de sıraladı. İnsan bu kadar doğru bir belirlemenin, Hrant’ın, örselenmiş etnik kimliğine sahip çıkanlara yönelik söylendiğinde nasıl bomboş, nasıl sahtekarca bir belirleme olduğunu görüp, öfkeye boğuluyor. “İnsan olmak neyimize yetmez”i söyleyen zat, logosonun altına “Türkiye Türklerindir” sloganını kondurmuş bir gazetenin yayın yönetmenliğini yapmıştı. İnsan olmanın her şeye yeteceğini, o logonun altındaki yazıya itiraz olarak söylemeyi aklına getirmeyişi doğal. Vicdan, çoğunluğun sahip olduğu nefrete eklemlendiğinde, varlığı kolayca unutulan bir duygudur. Şarap uzmanlığı yaparken son derece elit olan Özkök adlı zat, kalabalıkların kontrolsüz milliyetçiliklerini üstlenirken son derece “çoğul”dur. Üzülecek ama söyleyeyim; “Beyaz Türklüğüne” hiç de uygun değil bu kadar avamileşmesi.
Elbette insan olmak yeterli Hrant’ı anmak için. Türkiye’de duyarlı, namuslu insanlar, Ermeniliğin bir öldürülme gerekçesi oluşuna o kimliğe sahip çıkarak itiraz ettiler, yaptıkları sadece buydu. Mevcut Türklükten memnun olmayıp “beyaz Türklüğe” geçen Özköklere ne oluyor peki? Ogün Samastlara, uyguladığı alçakça şiddet karşısında Hrant’ın tek olmadığını, o içinde beyin olmayan kafalarına vurmak için “hepimiz Ermeniyiz” dedi bir çok kişi.
Bu toplumun ortak yaşama kültürüne tek bir katkısı olmamış kişilikler, birden bire milliyetlerinin farkına vardılar. Sanki bu topraklarda ermeni, yahudi, rum, kürt olarak değil de Türk olarak yaşamak zormuş gibi.
Yıllarca okullarda Türk’üm, doğruyum, çalışkanım diyen rum, ermeni, yahudi, kürt, nasıl bunca yıl rumluklarından, ermeniliklerinden, yahudiliklerinden, kürtlüklerinden olmadılarsa, sadece bir kez, (bin kez de söylense ne çıkar?) “hepimiz ermeniyiz” diyenler de Türklükten çıkmazlar. Çıkarlar mı yoksa? Demek bu kadar zayıf temeller üzerine kurulmuş bir Türklükleri var kimilerinin.
Bedri Baykam adlı ressam da geçenlerde Cumhuriyet’te Rakel Dink’e biraz empati yapın diye akıl veriyordu. Ergenekon tutukluları için istiyor bunu. Eşi etnik nefretin kurbanı olmuş, empatiye en fazla ihtiyacı olan acılı bir eşten istenene bakar mısınız? Ergenekon tutuklularının durumunu anlamak için “insan olmak” yetiyor olmalıydı oysa. Rakel hanım da ancak bu yanıtı verebilir herhalde.
Bencilliği de en az milliyeti kadar benimsemiş insanlarla dolu memleket. Çoğunluğa mensup olmanın onca avantajıyla yaşadıklarının farkında bile değiller. Bencillik gözlere de vururmuş demek ki, vicdana vurduğu kadar.
Irkıyla, diniyle, milliyetiyle, çoğunluğun dışında kabul edilen, “ötekileştirilen”lerin kimliğine (elbette onları asla bir merhamet malzemesi yapmadan) bürünmek ortak yaşama kültürümüzü koruma çabasındandır da biraz, insani olduğu kadar.
Hrant benim için acıdır. Bir çok kişi için de. Ama başka bir çok kişi için ise bir “milliyet ayarlayıcısı” olduğu ortada.
Baksanıza, şarap uzmanlığında pek bir Fransız olan Özkök bile Türklüğünü Hrant’a bakarak ayarlıyor.
Ayarı kaçınca kişinin yapmayacağı şey yoktur.
Doğruymuş.