28 Şubat surecinin bazı aktörleri tutuklanıp Sincan Cezaevi'ne konulurlarken, yeni operasyonlar da başladı.
Muhafazakâr kesimde hüzünle karışık bir duygu var.
İntikam sözünü neredeyse hiç kimse diline almamaya çalışıyor. Herkes yargının adil bir şekilde oluşmasını talep ediyor. Ama bir pişmanlık da görmek istiyorlar.
İşin ilginç yanı ise, 28 Şubat'ın kalemşorları ve kurgu haber hazırlayıcıları özellikle "Doğan Medya" grubunda yer almaları ve o gün yapılanlar için "başka yapacak bir şeyimiz yoktu" gibi mazeret üretmeye çalışmaları.
Hatta bazı köşe yazarları konuyu biraz daha ileri götürerek, "o gün olanlar haber niteliği taşımaktaydı, bizler de, gazete sayfalarımızda manşetten gördük, televizyonlarımızda ana haber olarak sunduk ve köşelerimizde yorumladık" diye anlatıyor olmalarıdır.
Bu nasıl bir izahtır?
Bir yazarımız, Refahyol hükümetinin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan için "Ezikti, başı öndeydi, hiçbir konuda dik duruş sergilemedi" diye yazdı.
Bu yazarımız, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden sonra, ortaya çıkan iptal etme veya görevi teslim etmeme gibi sorunların karşısında Erbakan, partisinin 13 Nisan grup toplantısında demokrasinin içselleştirmesiyle ilgili "Bu geçiş dönemi yumuşak mı olacak? Sert mi olacak? Tatlı mı olacak? Kanlı mı olacak?" sözünü o günlerde, "Hoca ne bıçkın delikanlı. Helal olsun. Nasıl da dik durdu" diye yorumlamadı herhalde.
O günkü yorumları karikatürize edersek "Bunlar kör testereleri hazırlıyorlar ve fırsatını buldukları zaman bizleri kesecekler" şeklindeydi. 14 Nisan 1994 tarihli Milliyet Gazetesi'nin manşeti "Erbakan kanlı konuştu" şeklindeydi.
Bu kadar akıl ve etik dışı davranış gösterenler, bir direnç oluşmasında neler yapmazlardı. Ayrıca, Hoca bırakıp gitmedi, iktidar "Demirel-Asker-Medya-DYP" ekseninde çözüldü. Buna TÜSİAD, TİSK, TOBB, Türk-İş ve DİSK gibi sendikalar da dâhildir.
Başka bir yazar da (dönemin genel yayın yönetmenlerinden) iki gün önce köşesinde 28 Şubat sürecinden sonra yapılan 18 Nisan1999 seçim sonuçlarını 1995 seçim sonuçlarıyla kıyaslıyor ve seçmenin de Erbakan'ı cezalandırdığını iddia ediyor.
Sandık sonuçlarına birde biz bakalım. Hakkım var, 1995 ve 99 seçimlerinde adaydım.
24 Aralık 1995'de "kanlı-kansız", "rejim kaygısı" "genç subaylar rahatsız" gibi tartışmaların etkisinde yapılan seçimlerde, Erbakan liderliğinde Refah Partisi yüzde 21.38 oy alarak, birinci parti oldu. Anavatan Partisi yüzde 19.65 oyla ikinci parti ve dönemin başbakanı Tansu Çiller'in Doğru Yol Partisi yüzde 19.18 oy alarak üçüncü parti oldu. DSP yüzde 14.64 ve CHP yüzde 10.71 oyla TBMM'ye girdiler. MHP ise yüzde 8.18'le baraj altında kaldı
28 Şubat süreciyle birlikte "postmodern darbe" ile "demokrasiye balans ayarı" yapılmış.
21 Mayıs 1997'de Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş tarafından Refah Partisi'ne kapatılma davası açılmış. 17 Aralık 1997'de, Refah Partisinin kapatılması ihtimaline karşı İsmail Alptekin başkanlığında Fazilet Partisi kurulmuştu.
16 Ocak 1998'de RP kapatılmış, Erbakan ve bir kısım arkadaşları 5 yıl siyasi yasaklı hale gelmiş, bağımsız kalan 150'ye yakın milletvekili FP'ye geçmişti.
14 Mayıs 1998'de FP Kurucular Kurulu kararı ile Recai Kutan genel başkanlığa getirilmiş.
DYP ise, bu süreçten manevi lideri Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in gemisini batırmaya çalışması sonucu parçalanarak çıkmış.
Ayrılan milletvekilleri, Hüsamettin Cindoruk liderliğinde Demokrat Türkiye Partisi'ni kurdular.
30 Haziran 1997-11 Ocak 1999'a kadar Mesut Yılmaz başbakanlığında ANASOL-D hükümeti oluşturuldu.
Ardından Bülent Ecevit'in, 11 Ocak-28 Mayıs 1999'da DSP azınlık hükümeti kuruldu.
15 Şubat 1999'da PKK terör örgütünün lideri yakalanmış ve Türkiye'ye getirilmiş. Bülent Ecevit artık ulusal bir kahramana dönüştürülmüştü.
26 Mart 1999'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Pınarhisar cezaevine konmuş. Yeni kurulmuş FP'nin de kapatılacağı tartışmaları başlatılmış oldu.
"İrtica ile mücadele" ve "güvenlik kaygıları" öne çıkartılmıştı.
Bu şartlar altında 18 Nisan 1999'da genel ve yerel seçimler birlikte yapıldı. Seçim sonuçları ilginçti.
FP, genel seçim sonuçlarına göre yüzde 15.41 ve aynı gün yapılmış olan yerel seçimlerde de yüzde 18 oy aldı.
Bu partinin adı Refah değil Fazilet'ti, Genel Başkanı Erbakan değil Recai Kutan'dı. FP Erbakanlı seçime girilebilseydi sonuç böyle mi olacaktı?
DYP genel seçimlerde yüzde 12.01, yerel seçimlerde yüzde 13, DSP, genel seçimlerde yüzde 22.19 yerel seçimlerde ise yüzde 15 oy aldı.
Her şey tanıklığımızda gerçekleşti. Bilgiyi evirip çevirmeye gerek yok. Cumhuriyet tarihinin en "manipülatif" seçimleri 1999'da, yapıldı.
"TBMM'ne türbanlı girmeye çalışan Merve Kavakçı'nın karşısına dikilen lideri" yani "haddini bildireni" ve işbirlikçilerinin akıbetlerini 3 Kasım 2002 seçim sonuçlarında görelim, halkın ödüllendirmesini yeniden değerlendirelim.
DSP'nin 22.19 olan oyu yüzde 1.22'ye, MHP'nin 17.98'den yüzde 8.35'e, ANAP'ın13.22'den yüzde 5.11'e ve DYP'nin 12.01'den yüzde 9.54'e inmişti.
Demirel 12 Eylül'den sonra döndü önce Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu.
Erbakan döndü Başbakan oldu, katkılarınız sonucu postmodern darbe ile istifa etmek zorunda kaldı, partisi kapatıldı ve siyasi yasaklı hale geldi.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti, 28 Şubat'tan gerekli dersleri çıkartarak, 3 Kasım ve ardından bu güne kadar gelen seçimleri kazandı.
Ben bu milletin sağduyusuna hep güvendim.
Anlaşılan bazıları hâlâ bu süreçlerden gerekli dersleri çıkartmamış.
(Yeni Şafak)