Geçen haftalarda Fransa\'nın Toulouse kentinde üçü çocuk olmak üzere 7 kişinin öldürülmesiyle ilgili bir olay yaşandı.
Bu olay beni derinden etkiledi. Özellikle çocukların öldürülmesi yüreğimde büyük acıya sebebiyet verdi. Geçen Pazar yazımı bu olaya ayırmış ve başlığını da \"Nermin, Muna ve Gabriel...\" koymuştum.
Zanlı Muhammed Merah, Fransa\'nın en iyi eğitilmiş ve Fransa Gizli Servisi (RAID)\'ne bağlı polislerin operasyonu ile kuşatılmış evde pencereden atlarken kafasından vurularak ölü ele geçirildi! Toulouse kentinde defin edildi.
Geride onlarca cevapsız soru ve üzüntülü bir aile kaldı.
Cezayir\'de yaşayan baba Muhammed Benalel Merah, Fransız hükümetini suçlayarak, \"oğluna yargısız infaz yapıldığını, Fransa\'nın oğlunu canlı ele geçirebilme imkânlarına sahip bir ülke olduğunu. Onu, gazla etkisiz hale getirip tutuklayabileceklerini ancak öldürmeyi tercih ettiklerini. Yetkililere karşı dava açmak istediğini\" ifade etti.
Herkes gibi baba da olan bitenlerden derin kuşku duyuyor.
Babanın açıklamasına Dışişleri Bakanı Alain Juppe ise sert tepki gösterdi. Fransız Radyo Classique\'de konuşan Juppe, \"Eğer ben cinayetleri işleyen canavarın babası olsaydım, büyük bir utanç içinde çenemi kapatır susardım\" dedi.
Juppe\'nin açıklaması bana yağız hırsız örneğini hatırlattı.
Muhammed Merah, af edilmesi imkânsız bir suç işlemiş. 3\'ü çocuk olmak üzere 7 masum cana kıymıştır. Doğrudur.
Babanın talebi oğlunun af edilmesi değil. Canlı yakalanıp sorgulanması ve gerçeğin ortaya çıkmasıydı. Bunu talep etmesinden daha doğal ne olabilir?
Hiç kimsenin itiraz etmeyeceği tek şey var. O da: \"suçlanan her kişinin adil yargılanma hakkının\" olması ve bu hakkın en cani olanın bile elinden alınamayacağıdır. Yargılanma biter, yargı karar verir ve hüküm icra edilir.
Hele de, işlenen cinayet dünya çapında bir infiale sebebiyet vermişse, olayın aydınlatılması kaçınılmazdır.
Toulouse olayında, toz bulutu ortadan kalkarken yeni iddialar ve sorular ortaya çıkıyor.
Uzun zamandır Fransız istihbaratıyla ilişki içinde olan ve kontrol altında tutulan bir kişi tek başına ayrı ayrı günlerde cinayetler işliyor ve bu cinayetleri kaydediyor ama nasıl oluyor da yakalanamıyor?
Fransa\'nın en seçkin özel anti terör timi RAID ile iç istihbarat birliği DCRI\'nin 32 saat kuşatma altında tuttuğu evden nasıl oluyor da zanlının kaçma ihtimalinin var olduğu söylenebiliyor?
Fransız yerel gazetesi Depeche du Midi\'ye konuşan Fransız gizli servis eski şefi Yves Bonnet, \"Bernard Squarcini\'nin kendi açıklamalarında da öğrendiğimize göre bu genç, iç istihbarat servisi DCRI ile açıkça ilişkideymiş. Muhbir deyin, bilgilendirici deyin, bu ilişkinin hatta ortaklığın nereye kadar gittiğini bilmiyorum ama bu nokta soruşturulmalı. Belli ki, Merah sadece İslamcı olduğu için değil, iç istihbaratta böylesine bir ilişkisi olduğu için de biliniyordu. Bu sıradan basit ya da masum bir detay değil\" dedi.
Aynı gün İtalyan Il Foglio gazetesi de Merah\'ın Fransız Dış Güvenlik İstihbaratı\'na üye olduğunu öne sürdü. Gazete, \"Fransız istihbaratı, muhbiri Merah\'ı 2010 Eylül ayında İsrail\'e turist olarak sokmayı başardı. Ardından Merah Ürdün\'e geçerek oradan Afganistan\'a uçtu. İsrail\'e girişi Fransız gizli servisi tarafından saklandı. İsrail\'e girişi, cihatçılara Merah\'ın Avrupa pasaportu ile her yere rahatlıkla nasıl girebildiğini kanıtlamak amacıyla düzenlendi\" diye yazdı.
Olay, siyaset bilimcilere ve istihbarat uzmanlarına pek inandırıcı gelmedi. Ama politik amaçlarına hizmet ettiği için iki kişi inanmış gibi gözüktü. Bunlar da Sarkozy ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu\'dur.
Bu iki haberin üzerinde yorum yapmak anlamsızdır. Şüphesiz iddiaların gerçek olup olmadığını araştırmak Fransa yargısının işidir.
Hiç kimse bize Muhammed Merah\'ın tek başına tasarlayarak bu cinayetleri işlediğine inandıramaz.
İstihbaratta bir kural var olduğu söylenir. Bir olay kimin işine yarıyorsa ona bakmak gerekir.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Toulouse kentinde Muhammed Merah\'ın işlemiş olduğu cinayetler için \"Korkuyu kıyaslamak istemiyorum ama bu olay Amerika\'da New York\'ta 2001\'de yaşanan travmayla benzerlik gösteriyor ve bu Fransa\'nın 11 Eylül\'üdür\" dedi.
Batı\'da artık herkesin bir 11 Eylül\'ü var. Nedense mevcut iktidarların devamını sağlamaya yarıyor. Bu olayla birlikte Fransız seçmeninde güvenlik kaygısının öne çıkarması Sarkozy\'nin kazanma ihtimalini güçlendirdi.
Toulouse operasyonunun ardından başta Liberation olmak üzere Fransız medyası \"Cumhurbaşkanı Sarkozy\'nin, \'aday Sarkozy\'nin imdadına yetiştiği\" yorumlarını yaptı.
Operasyonla İçişleri Bakanlığı döneminde kazandığı \"Süper polis Sarko\" imajını yeniden parlatan Sarkozy\'nin bu olaydan en kârlı çıkan aday olduğu\" yorumları da yapılıyor.
CSA araştırma şirketinin yaptığı bir anket de bu yorumu doğrular nitelikte çıktı. Nicolas Sarkozy, en yakın rakibi Hollande\'ı iki puan geride bırakarak ilk kez yüzde 30 oranında destek aldı.
Bu olayla bir taraftan Müslümanlar antisemitik baskı altına alınırken; diğer yandan da göçmenler üzerine korku salınmış oldu.
Nedense konuşmalarından korkulan insanlar hep ölü ele geçirilirler.
Toulouse olayı, anlamakta zorluk çekenler için birçok gerçeği ortaya çıkarttı. Müslümanlar tarafından yapılan ve Batı\'yı galeyana getiren her olay artık yeniden değerlendirilmeli.
\"Düşmanın açık bıraktığı kapılar onun istediği yere çıkar!\" Ş.
(Yeni ŞAFAK)