Kitap, okuyucuya derin bir Türk Devlet Geleneği şuuru verirken, resmi ve sivil alandaki aktörlerin mayalarında var olan özgüveni de ortaya çıkarmaktadır.

“Dış Politikada TÜRKİYE DOKTRİNİ” kitabı, değerli dostum Gürsel Dönmez’in son Çalışmasının başlığı. Uzun bir süredir üzerinde titizlikle çalıştığı yeni eseri, geçtiğimiz  günlerde ÖTÜKEN yayınları arasında okuyucuyla buluştu. Çalışmayı, baskıya girmeden  önce, okuma şansını bulmuştum. Önsözünde, teşekkür mahiyetinde bir çok değerli  akademisyen, diplomat, Büyükelçi ve seçkin isimlerin yanı sıra, Avrupalı Türkler ve naçizane  bana da yer verilen kitapla ilgili değerlendirmemi, siz değerli okuyucularımla paylaşmak isterim.   

 

Kanaatimce bu kitap sadece Dışişleri Bakanlığı’nda görevli diplomatlar için değil, aynı zamanda sivil ve diğer diplomasi yürütücüler ve hassaten diaspora etkinliklerinde aktif olanlar için de bir baş köşe kitabı olmaya aday bir çalışmadır. Zira kitap, okuyucuya derin bir Türk Devlet Geleneği şuuru verirken, resmi ve sivil alandaki aktörlerin mayalarında var olan özgüveni de ortaya çıkarmaktadır. Epistemik hegemonyaya bir meydan okuma olarak, kadim Türk içtihadının güncelleşmesi ve kurumlaşmasını teklif ediyor yazar.

Ufuktaki dünya düzeninin hangi dinamikler ve kriterler üzerine kurulacağına dair öngörülere yer veren yazar Türkiye merkezli bir bilgi üretilmesini yani adalet merkezli bir dünya düzeninin ancak insanlığa fayda vereceğini salık veriyor.

 

Ülkelerin yönetimlerinde etkili olan şirketler ve dahi dünya düzenine şekil vermeye iştahlı küresel sermaye insanı yetiştiren pedagojik enstrümanlara hakim olduklarını, insanlığın küresel bir terbiye şekline mahkum edildiğine ve tek tip insan modeli arzuladığına dikkat çekilmektedir. Bunun için özel eğitim modelleri ve müfrezeler geliştirdiği belirtilmektedir. Artık milenyum nesilleri karşımızdadır.

Tarih sahnesinde de görüldüğü üzere kalem erbabının asla yok sayılmayacak can alan rolüne dikkat çeken yazar, milletlerin ve devletlerin ontolojik köklerine gönderme yaparak, 100. kuruluş yılını kutlayan Cumhuriyetimizin varoluş köklerinin en az 5000 yıla dayandığını salık vermektedir. Ayrıca, yer yer zayıflama ibaresi gösterse de, kök yazılımın eninde sonunda harekete geçenine dikkat çekmektedir.

Bu tespitlerden hareketle sosyolog Vedat Bilgin’in şu ifadelerini hatırlamayabiliriz: “Türkler dünyanın neresine giderlerse gitsinler, yaratılışın esprisi doğrultusunda kendilerine yeni bir dünya oluşturma çabası içindeler. Hegel ve sonrasında Marks’ın ortaya attığı kendine yabancılaşma teorisinin tam tersi, insan ruhu sürekli ilahi aşk’ın özlemiyle yaşıyor”.

 

Dış politika alanları bölümünde yer alan dış politika aktörleri arasında yer alan sivil toplum aktörlerinin rolü ve önemine yapılan vurgu oldukça dikkat çekicidir. Yazara göre, sivil diplomasinin modern devletlerde birincil öneme sahip olması, kültür, sanat, spor veya diğer alanlardaki etkinlikler diplomatik kazananlara dönüşmektedir. Bunun için, sivil toplum aktörlerini dış politika faaliyetlerine dahil eden devletlerin uluslararası arenada daha güçlü olacağı kesindir.

Kitabın tam ortasında Avrupa Türk Diasporasına yer verilmektedir. Meselenin her ne kadar sosyologlar, antropologlar ve sosyal bilimciler için bereketli bir araştırma alanı olduğu belirtilse de, şu tespit oldukça önemlidir: “öncelikle Avrupa Türk Diasporası olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşayan yeni diasporamız, dış politika bağlamında müthiş bir potansiyeldir. Buna soydaş ve akraba toplulukları da eklersek, başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir imkan alanı ortaya çıkar. Yetkin diplomatlar bunun ne anlama geldiğini gayet iyi bilirler…”.

Kitabın ilerleyen bölümlerinde yer alan Dış Politikada Türkiye Doktrini, şu ana kavramlardan oluşmaktadır: Milli Vizyon, İnsani Vizyon, Bütüncül Yöntem, Gerçekçi Tutum ve Cesur Hareket. Devamla Türkiye Yüzyılında Dış Politika üzerinde durulurken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Insight Turkey dergisinde yayınlanan makalesine yer verilmiştir. Bu makalede Türkiye Yüzyılı, Türk Dış Politikası, Dış Politika Vizyonu ve Hedefleri üzerinde durulmaktadır.

Çalışama dört ayrı ek bölümle tamamlanıyor. Barış Diplomasisi bölümünde farklı ülkelere yapılan ziyaretlerin anlatımına yer verilmiş. Armageddon yani “Tanrıyı kıyâmete zorlamak” bölümünde de Filistin meselesi ve İsrail sorunu üzerinde durulmuş. 5000 yıllık kronoloji bölümü ise, Büyük Hunlar (MÖ 220-MS 216) - 1923 Türkiye Cumhuriyetine kadar kurulan Türk devletlerine yer verilmiş. Uluslararası Kurumların da yer aldığı kitap, 250 kavramın yer aldığı mini sözlükle tamamlanmış.

Kitap, uluslararası ilişkiler başta olmak üzere, Türk dış politikasının tarihsel verileri, dayandığı kriterleri, değerleri, yeni bir düzeni, bölgemizdeki gelişmeleri ve milletimize yüklenen misyonu merak edenler için bir el kitabı olma özelliğini taşımaktadır. Kitap, bir kez okunup, rafa kaldırılacak bir eser olmayıp, hele bazı bölümleri zaman zaman tekrar okunup, dünyadaki gelişmeleri anlamada yardımcı olacak türden bir kaynak eserdir.

Tek cümleyle, yazarın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan iktibas ettiği ifadesiyle “gelenekten kopmadan geleceği şekillendirecek değişimleri yapmalıyız”. Mesele bu..

 

 

Ocak, 2024

Veyis Güngör