Avrupa ülkeleri ikinci dünya savaşı sonrası iş gücü açığını kapatmak için çeşitli ülkelerden gelecek işgücüne kapılarını açmışlardı. Türkiye de bu ülkelerden biri…

Biraz Avrupa’ya çeşitli ülkelerden gelen göçmen işçilerin hatırlanmasından söz edeceğim. Özellikle de birinci nesilden… Daha sonraki nesiller artık yerleşik… Avrupa ülkeleri ikinci dünya savaşı sonrası iş gücü açığını kapatmak için çeşitli ülkelerden gelecek işgücüne kapılarını açmışlardı. Türkiye de bu ülkelerden biri… Savaştan çıkmış, yanmış, yıkılmış Almanya’ya omuz vermek üzere Türkiye’den de binlerce kişi gelmişti…

Onlar bilinmeze doğru yola çıkmışlardı. Dilini, kültürünü bilmediği ülkeye doğru bavullarıyla yola çıkmışlardı. Hem Almanya’nın ‚Bize omuz verin‘ çağrısına cevap vermek hem de birkaç kuruş kazanmak istiyorlardı. Gerçi tarih başka türlü aktı. Gittikleri ülkelere yerleştiler… Çoluk, çocuk sahibi oldular… Onların torunları artık göçmen değil… Birinci neslin çoğu öldü, çoğu bakıma muhtaç, yaşayanlara Allah uzun ömür versin…

Hatırlama kültürü,
bir bireyin veya toplumun geçmişi ve tarihi ile etkileşimidir. Amaç  tarihsel bilginin sergilenmesi değil, öncelikle güncel bir perspektiften geçmişle tarihsel bağlantının kurulmasıdır. Bu kültür, toplumun kolektif hafızasının genel olarak  heykeller, anıtlar gibi sanat eseri biçimlenmesiyle karşımıza çıkıyor.

Değerli dostum yazar Feridun Zaimoğlu’nun ‘Altın nesil‘ dediği birinci nesili ve dolayısıyla göçü hatırlamak üzere küçük de olsa bir anıt hatıra taşı dikilmeli. Böyle bir anıt 2013‘te Rotterdam kentinde Demokratik Sosyal Dernekler Federasyonu‘nun girişimleriyle heykeltıraş Hans van Bentem’in yaptığı anıt üç bölümden oluşuyor. Alt kısmı granitten, ortası göçmenlerin geldikleri ülkelere katkılarını simgeleyen çelikten oluşan 5 tonluk heykelin tepesinde ise güneş figürü yer alıyor.

Hollanda’da Utrecht belediyesi de böyle bir anıtın olması gerektiği kanaatine vardı. 2020 yılı itibariyle işgücü anlaşması 50 yılı geride kaldı.  Belediye anıtın bir anma sembolü değil bir onur anıtı olacağını ve bu misafir işçilerin Hollanda’nın kalkınmasına yaptıkları katkının ifadesi olacağını açıkladı. Ama henüz bir ilerleme yok.


Almanya’da ise 
Frankfurt, "misafir işçilerin" anılacağı bir anıt yapma fikrini ilk olarak 2004 yılında ortaya atmıştı. Fakat çeşitli sebeplerle hep ertelendi. Halbuki kentin sosyal demokrat son iki anakent belediye başkanı da göçmen kökenli seçmenlerin sayesinde seçilebildiler. Bir ayakları Türkiye’de ama anıt işi bir türlü gündeme gelmiyor. Berlin’de böyle bir anıt için girişim başlatıldı bildiğim kadarıyla ama akıbetini bilmiyorum.

Viyana’da da bir göçmen ailenin oğlu Savo Ristic’in yıllarca çabaları sonucu bir anıt dikilecek galiba…Görüşmeler sonuçlanmak üzere. 10. Bölge Favoriten'deki ana tren istasyonunun arkasındaki Helmut Zilk Parkı yer olarak seçildi. Burası 1960'lı ve 1970'li yıllarda acil ihtiyaç duyulan misafir işçilerin – Avusturya’ya ilk ayak bastıkları yer – “Südbahnhof” Yani bugünlerde merkez tren istasyonu, o dönemlerde güney tren istasyonuydu. 

Geçtiğimiz günlerde Avusturya’da Marlene Engelhorn büyükannesinden miras kalan 25 milyon Euro’yu kurduğu bir konsey ile 77 kuruluşa dağıtmıştı. BASF kimya şirketinin kurucusunun torununun torununun eşi olan 94 yaşındaki Traudl Engelhorn’un torunu olan Marlene’nin dağıttığı mirastan bir pay da ‘Göçmen İşçi Anıtı‘ yaptırma girişimine düştü. Konseyin kararıyla anıtı yaptıracak girişime 50 bin Euro ayrıldı. Marlene Engelhorn’a teşekkür edilmeli. Anıtın yaklaşık 330.000 Euro’ya mal olması bekleniyor. Volkshilfe, Ticaret Odası, ÖGB ve inşaat şirketleri Porr ve STRABAG gibi çeşitli kurum ve şirketler de finansman için yazılı taahhüt vermiş.

Avusturya'nın Salzburg kentinde de ilk nesil misafir işçilere minnettarlığın bir ifadesi olarak bir anıt dikilmesi planlanıyor. 
SPÖ'lü Salzburg Eyalet Milletvekili Tarık Mete tarafından başlatılan imza kampanyasıyla; Türkiye, eski Yugoslavya, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerden Avusturya'ya çalışmaya gelen binlerce misafir işçinin onurlandırılması amaçlanıyor.