Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce "Vicdana tam saha pres" (09/12/2011) başlıklı bir yazı yazmış ve şöyle söylemiştim: "Futbolu sevmem, izlemem; ama sevmeyişimin nedeni futbolun kendisi değil. Çünkü futbol mantığı itibariyle, basketbol, hentbol ya da voleybol ve benzeri takım oyunlarından daha saçma kurallar üstüne bina edilmiş değil.
Bu özel sevgisizliğin en büyük nedeni sanırım, futbol izleyicisinin maç izlerken girdiği trans halinin o izleyiciyi kafkaesk bir dönüşümün öznesi yapması; halim selim bildiğimiz adamların maç izlerken Sirius'tan Gelen Kurbağa gibi, henüz yeryüzüne inmiş birer 'alien' davranışları sergilemeye başlaması"...
O dönem, Fenerbahçe taraftarı, Aziz Yıldırım'ın içeri alınmasını, Fenerbahçe camiasının tamamına hakaret edilmiş gibi algılamış, tüm Fenerbahçeliler suçsuzken zan altında bırakılmış gibi alıngan tavırlar içine girmişti. Tüm bu olanlara taraftar refleksi deyip geçmiştik. Ancak futbol taraftarlığının bir tür 'iman' noktasında bulunduğu güzel ülkemde böylesi körü körüne inanmanın ve körü körüne sevgi duymanın, kitleleri aynı zamanda manipülasyona açık hale getireceğini atlamışız.
Evet, manipülasyona açık. Çünkü, olaylı derbi sonrası başlayan Fenerbahçe ve cemaat tartışmalarını ve taraftarın bu kadar kolay vulgarize olabilmesini "manipülasyon"dan başka açıklayan bir kelime yok.
Artık bu spor dalında şikayet ettiğimiz tek şey; eğitimli, akıllı, kültürlü adamların, maçlar sözkonusu olduğunda göğsünü yumruklayan birer Recep İvedik'e dönüşmeleri değil, futbolun ideolojik bir kavga zemini haline gelmiş olması...
İnsanı aklı başındayken yapmayacağı şeyleri yapmaya iten türden bir "delilik" halinin kapısından girmiş gibi tüm Türkiye. Öyle bir kapı ki bu, Fenerbahçeliler'in Atatürkçü, Galatasaraylılar'ın da cemaatçi olduğu genellemesine varacak derecede ölçü kaçtı.
Polis, derbi sırasında olaylara biber gazıyla müdahale ettiği için "cemaatçi" sıfatıyla taçlandırılmış durumda; zannedersiniz emniyetçiler başka hadiselerde taşkınlık yapan, protest tavır takınan herkesi pamuklara sarmalayıp, merhamet sularında yıkıyor, sanki merhametle baş okşuyor, eylemcileri araçla evlerine bırakıyordu.
Öylesine bir algı çarpılması sözkonusu ki; yazılıp çizilenlere inanacak olsanız şike davasını cemaatten bilebilir, cemaatin Fenerbahçe Kulübü'nü ele geçirme planları olduğuna rahatlıkla hükmedebilirsiniz.
Stadda değildim ve hatta yukarıda saydığım gerekçelerle maçı da izlemedim, ancak maç öncesi, sırası ve sonrasında polis-Fenerbahçe taraftarı arasında olduğu tanıklar tarafından telaffuz edilen gerginliğin sebebini biraz da burada aramak gerektiği düşüncesindeyim. Taraftar dediğimiz kitle, - lutfen kimse itiraz etmesin, maç izlemenin bir tür vecd hali ve takım tutmanın ölümcül bir aidiyet hissi olduğunu bilmeyenlerden değilim - yukarıda sözünü ettiğim "futbol imanı" sebebiyle kışkırtılmaya ve manipüle edilmeye oldukça açık bir sosyal gruptur ve Aziz Yıldırım tutuklandığı günden bu yana da şike davası cemaatle ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır. Tüm bu bilgilere "emniyet kuvvetlerine sızan hain cemaatçiler" sosunu da eklerseniz, stadyumdaki arbedenin gerekçelerini az çok anlamış olursunuz.
Mesele bu değil ama, mesele taraftarı bu derece terörize eden, taraftar terörize oldukça da tartışmayı alevlendiren bir medyamızın varolduğu gerçeği. Dünkü Taraf'ta yayınlanan yazısında Orhan Miroğlu da yazdı, Ergenekon'u sulandırmaya çalışanlar da bu medyanın mensuplarıydı, darbeler yargılanmasın diye takla atanlar da, gazeteci özgürlüğü diye diye Türkiye'yi yabancı yayın organlarına şikayet edenler de...
Şimdi de içinde AK Partilisinden CHP'lisine, cemaatçisinden ateistine dek pek çok sosyal tabakadan ve siyasi görüşten insanın bulunduğu bir futbol camiasını devreye sokarak davayı itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Ne diyelim, hayırlı işler..
BABAHAN'IN TWİTİ
Ergun Babahan'ın twitter'da yazdığı o meş'um cümleye gelince... Babahan bunun bir harf hatasından kaynakladığını söylediyse geri kalan herkese "beyana itimat" düşer.
Ve evet, Babahan attığı twitlerle o kupayla cemaati ilişkilendirdi. Ancak bir insan özür dileyip hatasını kabullenme erdemini gösterdiyse, linç mekanizmasını çalıştırmaya devam etmek artık insafsızlık oluyor. Demek ki, insafsızlıktan kaçınmak, ama futbola imanda da sınırı aşmamak gerekiyormuş. Geçmiş olsun diyelim..
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)