Son dönemlerde sıkça dile getirilen \'çok boyutlu dış politika\' stratejimizin en önemli ayaklarından birisi de  hiç kuşkusuz Çin. Uçsuz bucaksız topraklar üzerinde kurulu bu ülke, dünyanın en büyük ekonomik ve askeri güçlerinden birisi olduğu gibi, BM Güvenlik Konseyi\'ndeki veto gücü sebebiyle de siyasi bir dev kategorisinde. Uluslararası siyasi gündemin tüm sıcak gelişmeleri konusunda söyleyecek iki çift sözü her zaman var. Ne ABD ne de Rusya, Çin\'in tavırlarına karşı tümden duyarsız kalabiliyor. Gerekirse sistemi bloke edip, gerekirse hızlandırmayı başarıyor.

Çin, Türkiye için de çok önemli bir diplomatik uzanım noktası. Son yıllarda özellikle Ortadoğu ve Afrika\'ya yönelen küresel stratejileri gereği, yakın çevremizde en etkili aktörlerden birisi olmuş durumda. Zaten Latin Amerika\'dan Orta Afrika\'ya, Uzakdoğu\'dan Ortadoğu\'ya kadar dünyada elinizi nereye atsanız karşınıza Çin çıkıyor. Türkiye de bu küresel yayılmadan bağımsız değil. Ne kadar yakın ve iç içe olduğumuzu görmek için dolabınızı açmanız yeter. Toplam ticaret hacmimizin 24 milyar dolar olduğu bu ülke evlerimizin içine çoktan girmiş durumda.

Çin ülke ekonomimiz açısından çok önemli bir açılım alanı, lakin önümüzdeki dönem Çin\'i daha çok ticari değil siyasi manada değerlendireceğiz gibi görünüyor. Özellikle Ortadoğu\'da işlerin çığırından çıkmakta oluşu Çin ile müzakarelerin enerji, ticaret, yatırım gibi konuların yanı sıra siyasi gündemi de kapsayacağını gösteriyor. Suriye\'de mesele giderek karmaşıklaşıyor ve Çin\'in Esad rejimine baski için ikna edilmesi gerekiyor.

Şu sıralar Çin de bulunan Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu ve ekibi de muhtemelen Çin ile sürdürülen diplomatik ilişkilerden çok Suriye meselesine odaklanmış durumdalar. Çin\'in oyuna tam olarak dahil edilmesi mümkün olamasa da, sistemi bloke etmesini engellemek bile önemli bir diplomatik başarı. Başbakanımızın basın toplantısında ifade ettiği üzere gelinen noktada Esad\'ın  Annan Planı\'na uymaması halinde, Çin\'in daha farklı hareket edeceği beklentisi hakim. Aynı beklenti Rusya için de geçerli.

Çin açısından Suriye ile başlayan ve Irak ile İran\'a sıçrayabilecek olan bir çatışma hali son derece riskli. Yakın zamana kadar kendi enerji ihtiyacını karşılayabilen bir ülke olmasına karşın, hızlı endüstriyelleşme nedeniyle enerji bağımlısı haline gelen bu ülke açısından petrol fiyatlarında oluşabilecek yukarı doğru oynamalar ya da kesintiler siyasi kabus olarak nitelendiriliyor. Zaman zaman insani konularda duyarsız kalmaları bu yüzden. Denge ve istikrarı bozacak her türlü politikaya karşı çok duyarlılar.

Çin\'in beklentilerini karşılayabilecek olan temel husus istikrarın hızla gelmesi. Sürecin kötüye gitmeyeceğine kani olurlarsa veya sürecin bu şekilde devam etmesinin ya da geriye dönülmesinin mümkün olmadığına inanırlarsa Suriye meselesi hız kazanacaktır. Sanırım işler bu yola doğru girmiş durumda.

AKŞAM